Konu çok geniş olduğu için bir çırpıda anlatmak mümkün değil.
Barsaktaki zararlı bakterilerin kolonizasyonu kolon geçirgenliğini artırarak allerji, astım, otizm, diyabet gibi otoimmün hastalıklara ve depresyon, anksiyete, Parkinson, Alzheimer'ıda içeren santral sinir sistemi hastalıklarına neden olabilmektedir.
barsak ve beyin arasında sinirsel, endokrin ve mikrobiyota üzerinden ciddi bir ilişki olduğu ve bu nedenle sağlıklı kalabilmek için doğru bir mikrobiyotaya ve stressiz bir hayata gereksinim olduğu açıktır. Daaa nasıl?
Stres, antibiyotik kullanımı, beslenme tarzı, birlikte yaşadığımız insanlar vb birçok etken florayı etkiliyor.
Zamanla aynı evi/ortamı paylaştığımız insanlarla bağırsaktaki bakteri çeşitliliği benzeşiyor. Hani mutluluk bulaşıcıdır derler ya belki bulaşan bok, pardon laktobasiller, bifidobakterilerdir.
Önceden amniyotik sıvının, anne sütünün steril olduğu düşünülüyordu. Oysa artık annenin probiyotik bakterilerinin bunlarda da olduğunu ve bebeğin bağırsak florasını etkilediğini biliyoruz. Doğum şeklinin vajinal olması ile bebek, annenin vajinal laktik asit bakterilerine maruz kalıyor ve daha sağlıklı bağırsak florasıyla hayata 1-0 önde başlıyor.
Aldığı ilk besin anne sütü ve ilk 6 ay sadece anne sütüyle beslenen bebekler skorlara doymuyor. Bu dönemde oluşan bakteri kompozisyonu yetişkinliktekini de etkiliyor.
Sezaryen ile doğan ve mama ile beslenen, biberon kullanan bebekler dezavantajlı oluyor.
O zaman en başa dönüp annenin bağırsaklarının hamilelikten önce sağlıklı olması sağlanmalı. Babanın bakterileri anneninkini de etkileyebileceğinden o da sağlıklı olacak. Çok probiyotik, sağlıklı bebek.. elbette kalıtımsal başka sorunlar yoksa..