şurada değindiğim (link: kişiyi en iyi ne tanımlar : öz güven/#229253) konusunu, uygun düştüğü bu başlıkta açmak isterim.
kendini nasıl tanımlarsın?" sorusunu kendime defalarca sormuş ve konuya kafa patlatmışımdır. öyle bir şeyle tanımlamalıyım ki kendimi, bu tanımım diğer insanlarla kesinlikle bağlantılı olmamalı. mesela kendimi "avukat" olarak tanımlayamam, çünkü bu sıfatı birileri bana bahşetti. evet bir diploma edindim, staj yaptım, sınavlar geçtim vs ama hala diğer insanlara bağlı bir sıfat bu. mesela aynı yeterlilikleri göstermeme rağmen "hakim" sıfatını edinemedim. aynı mantıkla birinin eşi, kızı, ablası, arkadaşı vs olmam da başka insanları gerektirdiğinden bu sıfatları da eledim. bunlar benim tanımım olamaz.
maddi kaynaklı tanımlamaları düşündüm, zengin-fakir, güzel-çirkin gibi. yine olmadı, hala bir görelilik var bunlarda.
ideolojik olarak kendime iliştirebileceğim sıfatları taradım hızla; feminist, vegan, anarşist belki? kuşkusuz ki en yakın durduğum üç büyük felsefi akım. ama yine kendi tanımıma alamadım bunları. içeriğini ben belirlemiyorum ki bunların, işime geldikleri ölçüde hayatıma, düşünce yapıma uyguluyorum. yarın belki ben vazgeçeceğim ya da bir iki kanaat önderi çıkıp bu çerçevelerin içini bambaşka öğretilerle dolduracaklar, ben dışarıda kalacağım. olamaz mı, olabilir.
peki kendim birkaç fikir ortaya koymuş olamaz mıyım? olamam maalesef, keşke olsaydım. teorideki hemen her düşüncem başka bir yerden kaynak alıyor. iç içe geçmişler, dolaşıp karmakarışık olmuşlar; ama yeterince ince elersem aslında hiç birinin orijinal olmadığını görebiliyorum.
orijinallikten uzak olmaları düşüncelerimi tanımım olmaktan çıkarır mı, kısmen evet. ama bunları tanımım olarak görmememin esas sebebi, dış dünyaya yansımayan düşüncelerin herhangi bir sonuç ve dolayısıyla sorumluluk doğurmaktan uzak olması. bu sonuçsuzluk ve sorumsuzluk benim bunları ciddiye alamamamla sonuçlanıyor. diyelim bir insan çocukları çok sevsin, kalkıp çocuklar için çaba göstermiyorsa, onları korumaya, haklarını geliştirmeye uğraşmıyorsa, çocukları sevmesinin hiçbir önemi yoktur; çünkü bu sevginin gerçek dünyada karşılığı yoktur. iyilik aktif olmayı gerektirir. sübjektif görüşüm bu yönde. benzer çıkarımları kötü düşünceler için de yaparım. bir adam çocuklara cinsel ilgi besliyorsa; ama eyleme dökmüyorsa benim gözümde yine önemsizdir. (çocuklara zarar vermemek için rızasıyla kendine kimyasal hadım uygulayan erkekler var, ben bu insanlara kötü diyemem. hatta çocuklara ilişkin düşünceleri kötülük dolu olduğu halde, çocuklara ilişkin eylemleri iyilik dolu olduğundan bu insanları iyi kategorisine alırım.)
ya eylemlerim? nihayet bir yerlere varmaya başladım. bir sürü şey yaptım şimdiye kadar, işin bu kısmı tamamen bana ait; çünkü ben yaptım. kaldırdım kıçımı yaptım. kafamı patlattım, yaptım. başkalarıyla ilgisi yok. benzerlerini birçok kişi yapıyor olsa da, olsun, benim eylemim bana ait. ben çıktım sokaktaki ayağı kırık kediyi aldım veterinere götürdüm mesela. götürdüm mü, götürdüm. başka insanlar başka kedileri götürüyor olabilirler; ama bunu ben götürdüm. geniş anlamda "kediyi veterinere götürme eylemi" birçok kişi tarafından gerçekleştiriliyor olsa da benim eylemim kendi içinde biricik. geniş anlamdaki eylemi tek yapan benim demiyorum ki. kendimi tanımlayacak bir şeyler arıyorum sadece.
eylemlerim beni tanımlayabilir diye düşünsem de şunu sormam gerek, eylemlerim hangi aşamada benim tanımım olabilecek seviyeye ulaşır? veterinere bir kedi götürdüm, o kedicik kurtuldu, ben artık kedi kurtarıcısı mıyım? bir davranışta bir tek sefer bulunmam kendimi bu davranışla tanımlamama yeterli olur mu? el cevab: olmaz.
30 yıldır her sabah erken kalktım, yaşadığım müddetçe de her sabah erken kalkmayı planlıyorum. bence bu beni tanımlar. her gün spor yaparım, her gün duş alırım, sağlıklı beslenirim ve bunları yaşadığım müddetçe de sürdürmeyi planlıyorum. bunları da tanımlarıma ekleyebilirim. belki çok basitler; ama sürekliler ve tamamen bana aitler.
mesela, diplomama ve avukat sıfatıma dayanarak değil; sadece kitapların, kararların başında saatlerce can çekiştiğim için kendimi "hukuk bilen biri" olarak tanımlamakta da sakınca görmüyorum. diplomamı ya da avukatlığımı elimden alabilirler bir gün, ama "hukuk bilgim" bundan etkilenmez. aynı mantıkla başladım aslında moleküler biyoloji ve genetik bölümüne de. diploma için değil, bilim öğrenmek için, bilimi bilen biri olmak için.
başka başka bir sürü eylemim yığıldı kafamın içinde, kimi çok basit kimi çok karmaşık. ama daha fazla uzatmanın alemi yok; çünkü önemli olan benim nasıl tanımlandığım değil, bir insan neyle tanımlanır sorusunun cevabı. düşünmek için kendimi kobay olarak kullandım sadece. kendimi kese biçe vardığım noktada ise bu soruya -naçizane- şu cevabı verebiliyorum: bir insan sürekli hale getirdiği eylemleriyle ve kendine kattığı bilgiyle* tanımlanır.