"kedi bir virüstür" derdim, fikrimi değiştirdim. kedi bir prion. kanına girene kadar insanın. bir kez girdi mi de kurtuluşu yok. ölene kadar kedicidir o insan artık.
anlatacağım olay 2019'un ocak ayında yaşandı.
benim anneannem, tam bir karadeniz kadınıdır. karadeniz kadını denince ne tür şeyler aklınıza geliyorsa tamamını bünyesinde toplamayı başarmış bir insan.
bu kadın aynı zamanda hayvanları hiç sevmez ve şu dünyanın gelmiş geçmiş en cimri insanıdır.
2018'in yazında köye gittiğimizde bahçemize bir kedi dadandı. aşşşşırı* minnoş bir calico. biz de işte soframızda ne varsa besliyoruz, zaten kendisi de başarılı bir avcı, yılan fare vs. yakalayıp yediğine şahit olduk. mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz. bu arada anneannem sürekli söyleniyor, "kediye peynir vermeyin, peyniri ziyan etmeyin, ekmek yesin yeter." ikide bir de kovuyor hayvanı; ama kedi de yüzsüz, ayrılmıyor bizim bahçeden.
neyse günü geldi çattı, biz köyden şehirlerimize döndük. anneanneyle kedi kaldı geride.
bizim köy çok yüksekte, kar evleri kapatır bazen. genç insan da kalmadı oralarda, anneannem kışın köyde yalnız kalmasın diye şavşat'tan kendisine bir ev tuttuk, kışları kaloriferli evinde geçiriyor. sonradan öğrendik ki, biz köyden ayrıldıktan sonra da kedi anneanneyi terk etmemiş ve kendini iyice yamamayı başarmış. kış gelince anneanne şehirdeki evine giderken kedisini geride bırakmaya kıyamamış, onu da getirmiş şavşat'a. ama bağa bahçeye alışkın hayvan, durmamış tabi evde. çıkıp birkaç gün ortadan kayboluyor, sonra geri dönüyormuş. bu arada da anneanne yüreği ağzında, ya araba ezdiyse, ya köpek kaptıysa diye stresten uyuyamıyormuş. en sonunda köye giden bir komşumuzla beraber köydeki bir akrabamızın yanına göndermiş kediyi. bu sefer de ya o akraba iyi bakmıyorsa diye stres yapmış, taksi tutmuş, gidip geri almış kedisini. taksiye çok para vermemiş ama, sadece 25 lira vermiş. inanın bu meblağ, anneannem için bir servet. daha bana 25 lira harcamadı bu kadın.
evinde bir leğene kum koymuş, daha da kedinin sokağa çıkmasına izin vermiyormuş. zaten daralmış şehirde, "ben şubatta dönerim köye, otursun bir ay dizimin dibinde" diyor. "anneanne çok soğuk olur dönme şubatta, bari martı bekle" dedim. "yoook duramıyom, hafakanlar çöktü üstüme" dedi ve ekledi "kedi de çok sıkıldı zaten."
bu kadın 31 doğumlu. 87 yaşında kedi denen illete yakalandı, daha da iflah olmaz.
ve artık kedisini tavuk ciğeriyle besliyormuş. ekmek yemek istemiyormuş çünkü kedi.
sonuç olarak hala birlikteler, köyde de şehirde de. geçen yaz kedicik köydeyken doğum yaptı, yavrularına da baktı anneanne. hele kedisi hamileyken ne yedirdi içirdi hayvanı. kedom kedom diye zorla ciğer yedirmeye çalışıyordu hayvana. kedi hamile haliyle yılan yakalayıp yemeye devam etti tabi, ne yapsın ölmüş hayvanın çürük etini, canlısı dururken :/ neyse yavrular bi doğdular, hepsi birer oğuz kağan. bir kere süt emdiler, daha da emmediler; çiğ et, çorba ve şarap istediler aasgdfaj. yani isteseler şaşırmazdık diyeyim, öyle semirmişler anne karnında. yeterince büyüdüklerinde sahiplendirdik yavruları. annemizi de bu kadar anne olmak yeter diyerek kısırlaştırdık. takılıyorlar anneanneyle. yalnız bu kedi anneannemden önce ölürse anneannem çok yaşamaz gibi geliyor. tek sorun o.