1. kadıköy süreyya ve reks sinemaları ve beyoğlu 'yla birlikte ilk gençlik yıllarımın en önemli kültür-sanat mekânıdır. hatta diğer iki salona göre de açık ara öndedir. istanbul devlet senfoni orkestrası'nın ve istanbul devlet opera ve balesi'nin eviydi. ilk kez 1999 yılında 'un yarasa opereti'ne gitmiştim. sahnenin kapanacağı 2007'ye kadar yüzlerce kez klasik müzik konserine, bale ve opera temsiline gittim. üniversiteden bir arkadaşımızın babası akm'de yer gösterici olarak çalıştığı için ve istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi sosyal yardım işlerinden sorumlu iffet hanım'ın salon çalışanlarıyla bağlantısı nedeniyle tüm etkinliklere parasız girerdik. kapıda "nazif ağabey'in tanıdığıyız veya bizi iffet hanım gönderdi." dememiz yeterdi. ayrıca bilet fiyatları da çok ucuzdu. öğrenci bileti 2000'li yılların başında dört liraydı. bugünün on beş yirmi lirasına denk bir miktardır.

    senfonik müzik konserleri cuma günleri 19.30, cumartesi günleri 11:30'da olurdu. sevdiğim eserler olduğunda aynı eserin icrasına iki gün üst üste giderdim. en sevdiğim senfoni 'in si'ne altı kez, rimskiy korsakof'un şehrazad'ına ve 'in 'ına dörder kez gitmiştim. en beğendiğim piyanist 'in yanında ve temsillerine defalarca gittim. istanbul devlet senfoni orkestrası'nın açılış konserleri 'de olurdu. hüseyin sermet ve dokuzuncu senfoni konserine orada da gitmiştim. seçkin rumen orkestra şefi ionescu galati orkestranın şefi olmamasına rağmen neredeyse her hafta orkestrayı yönetirdi. iyi ki de yönetirdi. abartılı hareketleri olmayan çok iyi bir şefti. iyi bir şef olmasına rağmen her yeri ayrı oynayan, orkestradan rol çalan borusan filarmoni orkestrası'nın "artist" şefi sasha goetzel'in anti teziydi.

    akm, klasik müziğin her dalı için bir okuldu. çok nitelikli bir dinleyici kitlesi temsilleri takip ederdi. birçoğumuz klasik müzik eserleri bir bütün olduğu için ve icracıların dikkatinin dağılmaması için eser bitiminde alkışlamayı burada öğrendik. söz konusu pop parçaları olmadığı için tek tek bölümler alkışlanmazdı. az sayıda yeni seyirci alkışlamaya çalışır, etrafındakiler tarafından kibarca uyarılır ve kitleye uyardı. şimdi zorlu psm'de klasik müzik konserlerine gittiğimizde seyircinin önemli bir bölümünün pop konserindeymişçesine her bölümü alkışlaması sinirimi bozuyor ama artık azınlıkta kaldık, yapacak bir şey yok.

    yine 2000'li yılların başında 'nin hariç neredeyse bütün operalarına akm'de gitmiştik. opera sanatçılarının verdi'nin uyarlamalarındaki performansı muhteşemdi. özellikle tenor hüseyin likos'u hatırlıyorum. hem performansı çok iyiydi hem de çok genç olmamasına rağmen çoğunlukla genç prens vb. rolleri oynadığı için bizde adeta brecht'in yabancılaştırma efekti etkisi bırakır ve çok gülerdik. "ulan yine genç tenor bulamamışlar rol bizim hüseyin'e kalmış." derdik.

    aziz nesin sahnesi'nde nâzım'ın en sevdiğim eseri "benerci kendini niçin öldürdü"ye üç kez gitmiştim. mehmet ulusoy'un unutulmaz rejisi, kürşat alnıaçık'ın ve tansel öngel'in çok iyi, celal kadri kınıoğlu'nun ise muhteşem oynadığı aynı yıllarda şehir tiyatrolarında oynanan 'yla beraber canlı izlediğim en iyi iki oyundan biridir. türkiye sosyalizminin ve aydınını onuru 'in isminin bir sahneye verilmesi ise bugünden bakınca inanılmaz geliyor.

    büyük salon salon yaklaşık bin üç yüz kişilikti ve temsillerde dolmazdı. balkon biletleri ucuzdu. insanlar balkondan bilet alıp, parterde beklerler kapılar kapanınca boş yerlere dağılırlardı. biz öğrenci olmamıza rağmen böyle bir şeye tenezzül etmez, yapanları küçük hesapçı ve ezik olarak nitelendirirdik. çünkü bilet fiyatları arasında çok az bir fark vardı. genç kuşak için en çok üzüldüğüm iki noktadan biri akp tarafından darmaduman edilen eğitim sistemi nedeniyle ilkokuldan üniversiteye çok kötü öğrenim görmeleri ve diğeri akm'de bir temsile katılamamaları. belki eğitim sistemi bizim zamanımızda da çok iyi değildi ama anadolu lisesine ve kolejlere gidenlerimiz yabancı dilleri on bir yaşında öğrenmeye başladığımız için daha şanslıydık. öğretmenlerimiz şimdiye göre bir nebze iyiydi. iyi sayılabilecek üniversitelerin "efsane" hocalarının son dönemlerine yetiştik. diğer birçok şey kazanılabilir ama eğitim ve sanat alanındaki kuraklığın giderilmesi için türkiye'nin çok radikal bir dönüşüme girmesi gerek. üstelik bunun meyvalarını(doğrusu meyve olmasına rağmen bir türlü yazmaya ve söylemeye alışamadım.) almak en az yirmi yıl alır. sırf bu iki şeyin değişmesi için bile türkiye kapitalizmini tarihin çöplüğüne göndermeye değer.

    akm'ye karşı borcumu; hem haziran direnişi'nde taksim meydanı'nın dönüştürülmesine hem de akm'nin yıkılmasına karşı direnişin tamamına katılarak ödedim. topçu kışlası'nı yapamadılar. akm'yi yıktılar. yıkıldığı gün türkiye'nin otokratı, herkesten gizli bir biçimde gecenin bir yarısı molozların arasında fotograflandı. ama zevksiz bir proje yerine akm'nin neredeyse bire bir kopyasını yapmak zorunda kaldılar. akm'nin içine, yapılmasına direndiğimiz restoranı yapacaklar. bu büyük tarihi salonunun dokusuna uyumsuz olan restoranı kapatmak da boynumuzun borcu olsun...
    #228491 ozel universitede calisan leninist akademisyen | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0mekan