pankreas kanseri/#188379 nolu girdide tanımını yaptığım hastalığın annem üzerinde gelişen süreçlerinden bahsetmek için yazıyorum. Aynı ya da farklı bir kanser türüne teşhisi konmuş kişi veya yakınları için ön izlemin belki rehber olur. Mevcut girdide belirli bir tarih verip müjdeli haber vereceğimi söylemiştim. Bazen hayat istediğimiz gibi şekillenmiyor ve hastalık işin içine girince bir şeylerden emin konuşmak daha zor oluyor.
İlk olarak annem yaşıyor, hastalığı ve tedavisi devam ediyor.
Mide bulantısı, sırt ağrısı ve ishal ile başladı her şey. Doktora gidip muayene oluyorduk ama kesin bir tanı koyamıyorduk. İlaçlar, egzersizler, eş dosttan öğrenilen kürlerle ağrıyı geçirmeye çalışıyorduk, çünkü ne olduğunu kimse anlamıyordu. İlk olarak safra kesesinden şüphelenildi. Vücutta biriken safranın görevini yerine getirdikten sonra dışkılama yolu ile atılması gerekirken bunu yapmayıp 12 parmak bağırsağından safra kesesine geri akması olayı. Ultrason çekildi, endoskopi yapıldı ve gerçekten söylenen gibi çıktı. Safra kesesinde taşlaşma olmuş ve bu da ağrı ve kusmaya sebebiyet veriyormuş. Gerekli tetkikler yapıldı ve ufak bir operasyon ile annemin safra kesesi alındı.
Ağrıları bir nebze azalmış, kusması kesilmiş normal hayatına dönmüştü derken ilerleyen zamanda tekrar ağrı ve aşırı ishal başladı. Bize de tekrardan doktor yolları gözüktü. Her doktora her hastaneye gittik ve defalarca ultrason, mr, röntgen çekildik. Her bakan doktor bunda bir şey gözükmüyor deyip geri gönderdi. En son gittiğimiz doktor bize safra kesesinin sebep olacağını söyleyen ve ilk ultrason ve röntgenleri inceleyen doktor oldu. Son çektirdiğimiz mr da pankreas üzerinde bir kitle gözüktüğünü ve bunun daha iyi anlaşılması için pet-ct çekilmemiz gerektiğini ama ilk önce Haydarpaşa Araştırma (Numune) hastanesine gitmemizi söyledi. Tabi biz madem böyle bir şey vardı neden daha önceden söylemedi, kör müydü görmedi? diye sektirerek pet-ct denilen filmi çekecek cihazın olduğu hastane arayışına koyulduk.
İlk işimiz Haydarpaşa Araştırma Hastanesinde genel cerrahi bölümüne randevu almak oldu. Tabi bunlar bir anda olmuyor, biri bir şey söylüyor ama biz onu yapmak için 3, 5 belki 10 gün sıra veya randevu bekliyoruz. Bu sırada zaman su gibi aleyhimize işliyor. Randevu günü gittik görüştük, doktor kağıtlara baktı tetkiklere baktı ve pet-ct olmadan bir şey söylemem onu da çektirin gelin dedi. Biz gittik çektirdik tekrar 3 gün onu bekle 5 gün randevu bekle derken tekrardan aynı doktora randevuya gittik. Kağıdı aldı inceledi, bana baktı anneme baktı. Bana dönüp sen oğlu musun? dedi. Evet dedim, anneme dönüp teyze sen dışarıda bekle dedi.
Televizyonlarda şahit olduğum sahneyi kendim yaşamaya başladım. Doktor hiç lafı uzatmadan annen kanser dedi. Eliyle pankreası tarih etti, hareketler yaptı. Tabi ben o sırada annem ve kanser ilişkisini bağdaştırmaya çalışıyordum. Doktora, emin misiniz? Dediğiniz gibi kanser ise tedavisi ne olacak ne yapmalıyız dedim? Doktor, tedavi seçeneği çok, önce heyetimle görüşüp karar almalıyım şu gün şu saatte gel tekrar konuşalım dedi. Odadan çıktım annem karşımda bana bakıyor. Onda da yılların tecrübesi var tabi, doktor odadan çıkarıyorsa var bu işte bir bit yeniği bakışı ile süzüyor beni. Hayatımın en zor anını yaşıyordum. İnsan annesine nasıl kansersin diyebilir ki? Bende diyemedim tabi. Pankreasta bir şeyler görmüşler ona bakacaklar karar verecekler anne önemli bir şey yok dedim.
Günler saatler geçti tekrar doktora gittim bu sefer tedaviyi öğrenmek için. İnsan bekliyor işte mucize olsun gözünü aç kapa geçecek denmesini ama olmuyor. Pankreasta bulunan kitle pankreas etrafındaki damarları sarmış ve bu ciddi bir durum, 50x40 mm yani 5 santime 4 santim büyüklüğünde bir kitle ve kötü huylu. Ayrıca bu kitle karaciğerde bir iki yere küçük sıçramalar yapmış. Heyet olarak biz anneni ameliyata almayı tercih etmiyoruz. Bu büyük bir ameliyat olur ve hayatla bağdaşmıyor, masada kalma riski maksimum dedi. O an yaşadığım şoku ve hissettiklerimi burada yazarak ifade edemem o bölümü geçiyorum, tek temennim kimse böyle bir söylem ile karşı karşıya kalmasın. Doktor devam etti, bak oğlum biz baktık buna karar verdik ama İstanbul'da bir sürü eğitim araştırma hastanesi var onlara git bu dosyaları göster onlardan da fikir al dedi. İyi ki de söyledi.
Kanser ve masada kalma gerçeğini tek başıma omuzlamak ağır geldiği için aileden bir iki kişiye daha durumdan bahsettim. Başka hastane ararken, ünlü profesörler, cerrahlar, lokman hekimler, alternatif tıp ne varsa çare olacak hepsini tek tek araştırdık. Eş dost, akraba ile konuşarak fikir aldık ve başka bir hastane denemeye karar verdik. Kartal Eğitim ve Araştırma (Lütfi Kırdar Eğitim Araştırma) Hastanesine gidelim dedik. Aile dostumuzun aracılığı ile Lütfi Kırdar'da ilk randevumuzu tanıdık doktora aldık. Burada başka bir cerrah ile görüştük o da aynı şeyleri söyledi ama benim merak ettiğim şey bu kanser kaçıncı evredeydi? ve bu zamana kadar bu nasıl görülmedi? Doktor bu ilerleme durumuna bakılırsa 4.evre olduğunu söyleyebilirim ama bunu açıp bakmadan onaylayamam dedi. Bu zamana kadar görülmemesine bir şey diyemem, belki ben olsam bende o an göremezdim çünkü pankreas kendini gizleyen ve kolay kolay belirti vermeyen bir sistem. Şimdiye kadar kaç doktor baktı adları ne bilmiyorum ama onları suçlayamam dedi.
Tabi bu geçen sürede annemin rahatsızlıkları devam ediyor. İshal ve ağrı geçtikçe artıyor. Aralık 2019'dan Temmuz 2020'ye kadar ishal devam etti. Bu şu demek oluyor; annem yemek yiyor ama daha yemeği bitmeden lavaboya gidip midesini boşaltıyor. Günde 3, 4, 5 sefer tekrar ediyor bu. Hastalığa başlarken 66 kilo olan annem yavaş yavaş eriyor.
Lütfi Kırdar'da olan doktor ilgilendi bizimle dosyalarımıza baktı açık şekilde kitle olduğunu söyledi. Bunun ameliyat yerine kemoterapi tedavisi ile küçülmesi gerektiği ve daha sonra ameliyat için görüşülmesini söyleyip elimize kaşesi ve imzası olan bir kağıt ile direkt onkoloji bölümüne gönderdi. Onkoloji bölümünde dosyalar hazırlandı, tetkikler yapıldı, gelmiş geçmiş soy araştırıldı. Annem sülalesinde kansere yakalanan tek insan olma unvanı kazandı. Onkoloji bölümünün sorumlu doktoru teker teker konuştu her şeyi anlattı. Belki de bize en büyük iyiliği kemoterapi alırken kolaylık sağlaması için önerdiği port sistemi oldu.
Kısaca port sistemi; kemoterapi hastaları ilaçlarını damar yolundan alır. Bu da her gün ilaç alan bir insanın kollarının delik deşik olmasına, damar yolunun artık bulunamamasına ve eziyete dönüşen ritüellere sebep olur. Port ise göğüsün sağ tarafından omuzdan biraz aşağı kısma takılır ve tedavi boyunca orada kalır. Hasta her ilaç alacağı zaman o portun oradan serum ile verilir. Tabi bunu takmanın da riskleri mevcut.
Onkoloji doktoru bunları söyledi bizde dinledik kabul ettik ve port takılması için göğüs cerrahisine gönderildik. Oradan randevu aldık, röntgen çekildi ve gün verildi. Tekrar beklemeler başladı gün geldi ve portu taktırdık. Doktor geldi olabilecek tehlikelerden bahsetti, takıldıktan sonraki gün tekrar film çekmemiz gerekiyor nadiren de olsa karaciğerde sönme yapıyor bu durumda hemen müdahale edip şişiriyoruz falan dedi. Neyse ki bizde öyle bir şey olmadı. Tekrar onkoloji servisine gidip her şey için hazır olduğumuzu söyledik. Eğitim hemşiresi geldi bize ilaçtan ve etkilerinden bahsetti, ağızda yara yapması, halsiz bitkin düşmesi, bağışıklığın sıfırlanması, kolay şekilde hastalık kapabileceği gibi şeyler. Şemamız hazırlandı, 5 seans olmak üzere 15 günde 1 ilaç alacak, ilaç günü geldiğinde 6 saat boyunca serum takılacak, serum bittiğinde evde devam edilmesi için tekrardan başka bir ilaç daha takılacak o da 48 saat evde takılı kalacak ve bittiği zaman tekrardan gidilip çıkartılacak. Tabi bunların hepsi bizi mutlu ediyor, oh be diyoruz tedavi başlıyor kurtulacağız, başlamak başarmak demektir falan.
Onkolojide sistem şöyle ilerliyor. Bir gün önceden ya da o gün gelip kan veriyorsunuz, verdiğiniz kana göre çıkma süresi var. Mesela hemogram 1 saatte çıkıyor, hemogram ve biyokimya 2 - 3 saatte çıkıyor. Biz sabah 6 da araba ile yola çıkıyorduk, hemen ilk sıradan numara alıp bekliyorduk. Sıramız geldiğinde barkod al kan ver falan derken 2 - 3 saat bekleme süremiz oluyordu. Kantinde tost çay, olmadı arabaya geç otur bekle, bir de çok yoğun oluyordu arada gidip sıra alıp bekliyordum, sıra gelince soruyordum kan sonucu çıktı mı acaba? diye, çıktıysa ne ala ama çıkmadıysa sar başa bir daha. Sonuç çıktığı zaman doktora giriyorsunuz. Doktor değerlerinize bakıyor ve düşük ya da yüksek değilse yani her şey yerli yerindeyse size onay veriyor ve gidip hemşireye kağıdı teslim ediyorsunuz. O zaman ki doluluk oranına ve saate göre size bugün alalım ya da yarın gelin diye söylüyor. Sabah 9'a doğru başlıyordu ilaç alacak hastaların kabulü, eğer kağıdı verdiyseniz ilacınız hazırlanıyor ve isminizi anons ediyorlar, sizde içeri giriyorsunuz ve 6 saatlik serüven başlıyor. İlaç alanlar içeride onların yakınları dışarıda bekliyor saatlerce. Ben bazen arabada oyalanıyordum, bazen içeride volta atıyordum, telefonla mesajlaş, konuş derken bir şekilde 6 saati geçiriyordum.
Onkoloji ve tedavi süreci böyle işliyor. Tabi bizimki böyle devam etmedi. 2.seansı aldıktan sonra annemin değerlerinde oynamalar başladı, şekeri yükseliyor, sarılığı artıyor, kanı düşmeye başlıyordu. Sarılığın yükselmesi herkesi korkuttu, çünkü göz bebeğinin içinden göğüse kadar sararmıştı. Tekrar dosyalar incelendi git gel başladı. Safra kesesinin olmadığını söyledik ve oraya odaklandılar, yine filmler çekimler derken safranın vücuttan atılımı gerçekleşmediği için karaciğeri yorup sarılık değerlerini yükselttiğini söylediler. Çözümü ise safra yoluna ercp denilen stent takılması. Bu da ayrı bir operasyona girdiği için tekrar cerrah randevusu al, tetkik yaptır, gün al, sıra bekle derken günümüz geldi ve taktırdık. Bununda tehlikesi; tıkanması veya yerinden oynaması durumunda yüksek ateş ve sarılık belirtileri başlıyor. Bu durumlarda direkt hastaneye gelip acile gözüküyoruz ve o gün ne olursa olsun genel cerrah gidin demeden gitmiyoruz. Bu arada çekilen filmlerde kitle orada gözüküyordu ve boyutu değişmemişti 50x40.
Ercp stent takılması bizi 1 ay geriye attı ve onkoloji doktoru 5 seans olan ilacı 6 yaptı. 23 Eylül'de vermeyi planladığım müjde böylelikle yatmış oldu. Annem düzeldi, sarılık geçti ve ilaçlara devam ettik. Her aldığımız ilaç daha ağır gelmeye başladı. Sonuçta vücuda verilen ilaç iyi ya da kötü ayırt etmeden her şeyi yok etmek üzere planlı. 3, 4 derken annemin gece sıtmaları başladı. İlacı aldıktan 1 hafta içinde sıtma, yüksek ateş, kusma gerçekleşiyor. İkinci hafta normale dönüyordu. İlk sıtma tuttuğunda odamdaydım, annemin yalpalayarak, sağa sola çarparak evde yürüdüğünü gördüm. Eline ateş ölçer almış bana getirdi ve Enes üşüyorum oğlum ateşime bak dedi. Annemi aldığım gibi yatağıma yatırdım sarıp sarmaladım. Baktım hala titriyor saç kurutma makinesini takıp verdim coşkuyu. Kadın bu sefer oldu alev gibi, ateşini ölçtüm 39 dan aşağı inmiyor. Gece atladık arabaya gittik kartal'a kontrol edildi, yine tetkiklere, filmlere bakıldı her şey normaldi, genel cerrah gidebilirsiniz dedi döndük. Devam eden son 3 ilaçta aynı şeyleri yaşadık, önce evde sirkeli su ile koltuk altı, boyun, baş, diz arkası, parmak araları ve ayak tabanına sirkeli bezleri koyduk, baktık düşmüyor, apar topar hastaneye. Hatta dün gece tekrar fenalaştı ateşini düşürdük, sabah kalktığımızda şiddetli ağrı ve ateşi vardı yine gittik, bu sefer antibiyotik verdiler. Enfeksiyondan şüphelendiler.
Son 3 seansı alırken kan değerleri aşırı düşük çıktı. Kan iğneleri olduk, o olmadı kan bankasına gidip torba torba kan aldık. Öyle böyle derken 6 seans ilacı geçen hafta bitirdik.
Güncel durumdan kısaca bahsetmek gerekirse;
Eylül 2019'da başlayan şiddetli ağrı, ishal ve kusma durumu Kasım 2019'da safra kesesinin alınmasıyla hafifledi. Kasım 2019'dan Haziran 2020'e kadar annemin pankreas kanseri olduğunu öğrenemedik. Haziran 2020'de pankreas kanseri teşhisi kondu ve Temmuz 2020'de kemoterapi tedavisi almaya başladık. Kasım 2020'de kemoterapi tedavisi bitti ve 17 Kasımda doktor kontrolümüz var. Pet-ct randevu alıp o makineye tekrar gireceğiz ve pankreasta bulunan kitlenin ne durumda olacağına bakacağız. Kitle küçülmüş ise ameliyat ile oradan temizlenecek ve annem kurtulacak. Küçülmemiş aksine büyümüş ise ya da aynı boyutta duruyor ise annemin çektiği eziyet boşa çıkmış olacak yani tedavi cevapsız kalacak ve alternatif aranacak. Bugün doktor tomografiyi kontrol ettiğinde kitlenin pankreas ve meme de olduğunu sordu. Bizde hayır sadece pankreasta var dedik. Bu da bizi korkutan başka bir şey. Ya sıçrama yapıp memeye geldiyse?
Annemden bahsetmek gerekirse;
66 kilodan 41 kiloya düştü. İshal durdu, onca geçen zamanda artık kendisi de kanser hastası olduğunu biliyor. Ağızı ve boğaz yolu yara içerisinde, yemek yemekte zorlanıyor, yiyemiyor. Bunun için çeşitli ilaçlar kullanıyoruz, bugün doktorun verdiği antibiyotik ağız ve solunum yolu için iyi geldiğini okuduk. İlaçtan sonraki 1 hafta şiddetli geçiyordu, kusmalar, ateşlenmeler. Neyse ki ilaç tedavimiz sonlandı. Şu an yürümekte zorlanıyor ve sıkı sıkıya sarılıp sıcak tutmaya çalışıyor kendini. Koca yatakta bir avuç kadın var karşımda. Maneviyatı yüksek ve inançlı bir insandır annem, moralini yüksek tutmaya çalışıyor, dua ediyor, namaz kılıyor. Güçlüdür benim annem.
Benim bu süreçteki rolümden bahsetmek gerekirse;
Bu yaşıma kadar hastane nedir bilmezdim, 1 yılda orospusu oldum. Ekonomik özgürlüğümü bırakıp evde temizlik, yemek yapıp annemin hastane işleriyle ilgileniyorum. Çünkü bu tip hastaların çalışması ve hareketli olmaları yasak. En önemli ilaç moral ve dinlenmek. Her zaman yanındayım, evde yanına kimseyi bırakmadan dışarı çıkmıyorum. Sosyal hayatımı sadece bilgisayar ve internetten devam ettiriyorum. Moralim yüksek, enerjim tam ama insanız en nihayetinde derdimiz kederimiz oluyor, benimde oldu elbette ama bunu anneme söz etmeden, belli etmeden odama kapanıp yaşamaya çalışıyorum. Tedavi boyunca anneme sarılıp bir kere doya doya öpemedim bunu çok istiyorum.
Hastalık ve tedavi hakkında ufak bahsetme;
Her hastalığın olduğu gibi bu hastalığın tedavisi de moral ve dinlenme bunu sakın unutmayın. Derdinizi kederinizi siktirmeyin, güçlü olun! Karşınızda hasta olan insan sizin üzülmenizi beklemez, ağlayıp sızlayarak onlara vicdan yaptırmayın. Onkoloji tedavisi zor bir süreçtir. Hastalar aldığı ilaçtan dolayı bağışıklığı kaybeder, bu da yanında hapşırsanız grip olacak demektir. O yüzden herkesi hastanın yanına sokmayın, herkes ile temas halinde bulunmayın, maskesiz kimseyi yanına almayın. Açık konuşmak gerekirse gelenlere siktir çekmeyi öğrenin. Onlar hastanızı 5 dakika görecek diye bir insanın hayatı ile oynatmayın. Enfeksiyon bu hastalığın en iyi dostudur, enfeksiyon kapan hasta tedaviyi yarıda kesip, bundan kurtulmaya çalışır bu da geriye daima geriye götürür.
Söyleyeceklerim bu kadar, ekleme veya düzeltme yapabilirim. Burada yazdıklarımdan fazlasını yaşadım aklıma gelmiyorlar bile artık. Yardımcı olabilirsem ne mutlu. Yukarıda belirttiğim gibi artık buralarda olmayacağım, en azından tedavi tamamlanana kadar arada girip yazıp çıkarım. Mesaj atan, merak eden ya da hastalık ve tedavi ile ilgili bilgi almak isteyen olursa seve seve yardımcı olurum. Girdi yanlış yerdeyse af ola, bir el atarsanız.
*ekleme 17 Kasım günü doktor kontrolüne gittiğimizde doktor son kez ilaç almasını istedi. Ben itiraz ederek fazlasına dayanacak gücü yok, önce kontrol etsek ne olup bittiğine baksak dedim. Doktorda tomografi çekilip 1 Aralık günü tekrar gelmemizi istedi. Yine beklemedeyiz. Pankreasta bulunan kitlenin akıbeti hakkında bilgi almak için 1 Aralık büyük gün.
62 kilodan 39 kiloya düşen annem için mama istedik doktordan. Kemoterapi tedavisi alan hastalar için bir numaralı besin kaynağı. Doktor hanımda aynı şeyi söyledi, mamaların çok etkili olduğunu ve hızlı kilo aldırdığını söyledi. Vanilyalı, tropikal ve başka meyvelerin karışımıyla yapılan bir çok çeşidi var. İçilebilen ve yoğurt olarak yenilebilen çeşitleri mevcut. Hiç yemek yemeyen hastalar için günde 4 tane ideal dedi doktor. Biz ise 3 öğün, her öğünden 1 saat sonra ara öğün olarak kullanıyoruz. Tadı ve kokusu güzel.
*ekleme-2*
Tomografi sonuçlarını aldık. 6 seans kemoterapi sonucunda pankreasta bulunan kitle 50x40 boyutundan 40x20 boyutuna gerilemiş gördük. Bu bizim için çok güzel bir gelişme oldu. İlaç tedavisi alırken aklımda olan tek soru; ya ilaca tepki vermez daha da ilerler ya da olduğu gibi kalırsa? idi. Neyse ki bu düşüncelerim yerini sevince bıraktı. Annem hep söylenirdi kitleye "sen mi büyüksün, ben mi?" diye :) bu tedavi sonucunda göstermiş oldu.
Doktor emin olmak için pet-ct çektirmek istedi ve bizde yarın için -03.12.20- randevu aldık ve çektireceğiz. Onun sonucu da 3-4 günde çıkıyor. Ne kadar 1 cm'ye 2 cm küçülmüş olsa da bizim için bu hastalığın tek kurtuluş yolu ameliyat olması ve bu nedenle kitlenin ameliyat edilebilecek boyuta gelmesi gerekiyor. Diğer yandan annemin kansızlığı devam ediyor. Bu da onda halsizlik ve üşüme yapıyor. Bir kaç kez düşme tehlikesi geçirdik, arabaya binerken ya da normal yürürken. Merdivenleri kucağımda çıkartıyorum artık. Bugün tekrardan 2 ünite kan takıldı. Geçecek elbet bu günlerde.
*ekleme-3*
Çektirdiğimiz pet-ct tüm sevincimizi yarıda kesti. Tomogrofinin tersine kitle büyümüş ve karaciğerin iki lobunda da sıçrama yaparak büyümeye devam etmiş. Aldığımız ilaç tedavisi tamamı ile hayal kırıklığı. Özel hastane ve doktorları araştırmaya başladık. Elimizden gelenin en iyisi ne ise o olsun istiyoruz. bağırsak delinmesi/#232602 girdide paylaştığım olayda tuzu biberi. Yarın onkoloji doktoru ile randevumuz var. Son kararı kendisi verecek.