bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
Her şey aslında hiçbir şeyi keşfetmemle başladı. Burada bir mecaz yok. Bahsettiğim şey gerçekten hiçbir şeyi anlamak ve gerçek anlamda onu idrak etmekle ilgili.
Bu başlıkta görülen, aynen okunduğu gibi bir kişiye dönüşmem hayli uzun bir zamanımı aldı. Bu ilk bakışta ciddi bir başarısızlık olarak görülebilir, bununla ilgili de bir sorunum yok.
Yürüdüğüm yollardan, geçtiğim köprülerden ya da atladığım uçurumlardan sonra, paylaşmak istediklerim yine bir ehemmiyet içermiyor.
Tek önemli nokta hiçbir ehemmiyet içermemesinin ne denli önemli olduğu. Kelime oyunu falan yapmıyorum. Neyse anlatmaya başlayayım anlaşılır olacaktır zaten.
Birbirini takip eden yazılar olmayacaklar. Sadece bu bahsettiğim, beyindeki rönesans anlarının derlemesi gibi olmasını arzu ediyorum.
Haydi bakalım.
.....
Matrix filmini izleyen herkes filmden kendince bir şekilde etkilendi zamanında. Filmi seversiniz sevmezsiniz ancak, bize o güne kadar kafamızda olanlardan bambaşka bir şey anlattığını kimse inkar edemez.
O dönemler özgür ruhlu genç insanlar olarak ortalıkta gezindiğimiz dönemlerdi ve elbette her şeyden çok etkilenmeye müsait, salak kafalara sahiptik. Bilgi açlığı içindeydik ve bilgi çöp veya gerçek olsun, şu dönemki gibi tek tuş’lu dönemlerinde değildi.
Yakın bir arkadaşımın abisi, bizden 13 yaş falan büyük, evli, 1 çocuk babası bir insandı.
Bizi her gördüğünde matrix ruhundan, matrix’in aslında bir filmden çok fazlası olduğundan bahsedip duruyordu.
Onun gibi bir insanın bile bu kadar anlam yüklediği filme haliyle gencecik arkadaşlarım methiyeler düzüyor, beyaz tavşan dövmeleri yaptırıyor, anlattıkça anlatıyor, anlattıkça kendi anlattıklarına daha çok inanıyorlardı.
Ben de filmden çok etkilenmiştim. Bir tokat gibi çarpmıştı suratıma film.
Ama bambaşka bir şekilde...
Sabah akşam hayalet gibi geziyor, çocukluğumu, adolesan dönemimi masaya yatırmış tırtıklıyordum. Aşırı etkilenen arkadaşlarım arasında kaybolmuştum. o anlam ve duygu kalabalığının içinde, benim hangi sebeple dağıldığım belli bile olmamıştı.
"Neo" sendromu!
Bir çeşit gerçekten ne o, sendromu?
Ah dostlar..
Seçilmiş kişi olmadığını anlamak, asla bir neo, hatta yan karakter bile olamayacağını anlamak!
Delice anlamlar yüklediğin o hayatın...
Çılgın aşklara yelken açtığın, açacağın günler...
O aşklardaki replikler... o repliklerdeki özgür ama şefkatli, aşık kadın...
Muhtelif ödülleri alırken yapacağın, kafandaki hayali konuşmalar...
Ailenin en muhteşem çocuğu...
Gerçek anlamda tokadı yemiştim.
Bir enkazın üzerinde oturuyordum. Geçen zaman içinde, yıllar içinde, temelsiz bir şekilde, katlara yüklediklerim inanılmazdı.
Çünkü ne kadar yapmamış olduğumu düşünsem de yapmıştım.
"Neo" olduğumu sanmıştım, sanmadığımı iddia ederken sanmıştım. Rüyanın içindeki rüya gibi saçma sapan bir durumdu. Rüyanın içindeki rüyadan uyandığını iddia ederek gezen, rahatlayan, ancak, diğer rüyada bebek gibi uyuyan biriydim, gerçekten çok acıklı bir durumdaydım.
Şimdi yanağımdaki beş parmak iziyle ne yapacağımı bulmalıydım.