İçimde ne savaşlar dönüyor bir bilseniz. Ah o savaşlar, Benim güzel savaşlarım. Her bir savaş bir yenilgi gibi. Ben ise sadece bir savaş alanı, Üstüne basılan, ezilen ve ölülerin öylece bırakıldığı bir savaş alanı. Savaşın bir sebebi yok ya da o kadar uzun zaman oldu ki sebep neydi unuttum.
Ah benim sebep duymayışlarım. Dostlarım da unuttu, düşmanlarım da. Ve varlığıyla bana ışık vermiş insanlar, Ah o insanlar bana verdikleri ışık ile unutturdular karanlığın ne kadar zarif olduğunu. Ben hayatta en çok güvensizliğime güvendim.
Ah benim suretsiz güvensizliğim. Doğduğum günden bu güne en yakın dostum oldu. Ve de en yakın düşmanım. Ah ne de güzel bir düşman güvensizlik. Bana sahip olduğum en vefakar evcil hayvanı armağan etti; Yalnızlığımı. Sesler duyuyorum geceleri rüyalarımda.
Ah benim huzursuz rüyalarım. Sizler de duyuyor musunuz? Bütün uzuvlarım sarsılıyor korkudan Aynı bir köpeğin kuyruğu ya da bir kedinin Patisi gibi. Ana rahmine dönmek istiyorum, Sırf bundandır cenin pozisyonunda yatışlarım. İçimde ne savaşlar dönüyor,
Ah benim meşhur cenazelerim. Ne küçük ölümle bitiyorlar, ne de büyüğüne saygı duyuyorlar. Zafer kazanıyorlar bazen benden bağımsız, zafere ortak olamıyorum. Bazende kaybediyorlar, Her kayıplarına ortağım. Patlayan bombalardan, Uçuşan mermilerden, Açlıktan ve yalnızlıktan. Hepsinden nasibimi alıyorum ayrı ayrı.
Ah benim küçük nasiplerim. Bir çocuk yedi yaşında, Göğsüme saplamış süngüsünü. Gözlerinin içine bakıyorum, kendi çocukluğuma bakıyorum. Aynı Sezar’ın brütüse baktığı gibi. Ve güvensizliğim tekrar alıyor kollarına beni. Bir aynanın karşısındayım şimdi.
Ah benim Kırık aynalarım. Yine kendime bakıyorum. Şimdime, geçmişime, geleceğime Yalnızlığım konuşuyor ilk kez, küçük evcil eniğim; Güvenme buna diyor, güvenirsen ben giderim.