1. yukarıda da yazıldığı gibi çoğu zaman iç monologla karıştırılan, çok sık kullanıldığı takdirde romanı okumayı imkansızlaştıran yöntem. romanlarında bilinç akışı tekniği değil uzun iç monologlar olur. türk edebiyatında, belki de dünya edebiyatında bu yöntemi en iyi kullananlardan biridir vedat türkali(alias abdülkadir demirkan/pirhasan).

    bilinç akışı, romanı okumayı ve anlamayı imkansız hale getirdiği için sevmediğim bir teknik. 'ın eserini bitirdikten sonra ilke olarak bu teknik kullanılarak yazılan romanları okumayı bıraktım(edebiyat dünyasının da çok umurundaydı bu karar!). 19. yüzyılın son çeyreğiyle 20. yüzyılın ilk çeyreği arasındaki dönemde, rekabetçi kapitalizmin nitelik değiştirerek tekelci hale gelme sürecinin tamamlanması ve emperyalizm olgusunun, le birlikte gerçekçilikten uzaklaşma eğiliminin sanat alanındaki en önemli izdüşümüdür romanda bilinç akışı tekniği.

    bu yazım tekniğini kullanan , , , gibi modern yazarların sanatta gerici bir akım olarak değerlendirdiğim post-modernizme kapı araladığını düşünüyorum. ilgili yazarları yetenekli bulmakla birlikte, eserlerinin fazla abartıldığını ve okuduğum romanların neredeyse hepsinin; ne kadar antik dönem tarihine, modern tarihe, mitolojiye, birtakım felsefi düşüncelere gönderme yapsa da kendisini sürekli tekrar eden bir "sığ"lık ve dinsel olmayan bir mistisizme dayalı bir anlaşılmazlık içerdiğini düşünüyorum.

    sanatın her dalında gerçekçilikten uzaklaşma öyle ya da böyle bir gerilemeye yol açıyor. bu yazım tarzından çok keyif alan olduğunun farkındayım. büyük oranda toplumsal sorunlardan uzak, zaman ve mekan olgularının kırılmaya uğradığı ve olay örgüsü olmadığı için anlaşılması oldukça zor olan bir tür snob kültür yaratan bu tarz romanları okuyamıyorum.

    okumama yönünde ilke kararı aldığımda woolf okumadığım için onun eserleri hakkında yorum yapamam ama okuduklarım arasında (ulysses dahil)bu tarzı kullanan en başarılı romanın 'nin romanı olduğunu düşünüyorum.
    -- spoiler --

    viyana'da, bizzat faşizmin iktidara geliş sürecini yaşayan, aydın olmanın sorunluluğuyla faşizme karşı öfkesini, faşizmin adeta cisimleşmiş hali olan hizmetçi therese karakteri üzerinden anlatan, therese'in kendisini kandırması nedeniyle onunla evlenen ve sonunda hayatta en fazla değer verdiği şey olan kütüphanesini gözünü kırpmadan yakan unutulmaz nihilist karakter doktor kien'i yaratan canetti, hem toplumsal bir derdi olması hem de bilinç akışı tekniğini romanın belli bölümlerinde kullanması sayesinde diğerlerinden farklı bir noktada duruyor.

    -- spoiler --





    0edebiyat terimi