17 Temmuz 1968’in gecesi Türk tarihinin unutulmaz gecelerinden birisi olarak kalacak. Andıkça, akla düştükçe Türk kuşaklarının yıllar boyunca utanacakları bir gece olarak kalacak. Türk polisleri Amerikalı müstevliyi korumak için Teknik Üniversitenin Gümüşsuyu Talebe Yurduna gece saat 4’te öğrenciler uykudayken baskın yaptı ve öğrencileri Amerikalılar adına güzel uykularında coptan geçirdi. (…)
Bu bahtı kara anayı kurtaracak yok mudur? Bunu Mustafa Kemal de sormuştu… Amerikan gemileri güzelim Boğaz sularında yüzerken ve Türk şehirleri Amerikalılara Geyşa limanlığı ödevini yerine getirirken mutlaka her Türk bir kere bu soruyu aklından geçirmiştir. Bu rezalet, bu küçülme hiçbir millete yakışmaz. (…)
Polisler pencerelerden çocukları ikinci kattan taşların üstüne fırlatıyorlar. Ve kan izleri… Polisler, pencerelerden fırlatılmış gençleri yerlerde sürükleyerek polis arabalarına dolduruyorlar. Yarı canlı yavruları… Ağır yaralıları kaçırıyorlar. İki genç komada.
--
spoiler --
“Nedir iktidarın ve patronların bizden istediği? ‘Amerika’nın sınırları Kars’tan başlar’ diyen bir başkanın ülkesinin askerlerine alkış mı tutmalıydık? Açık denizlerde aylarca kaldıktan sonra cinsel bunalımlarını gidermek için gelen kişileri Amerikan genelevleri biçiminde çalışan otellere taşıyan komisyoncular mı olsaydık? Kendi ülkesinde yaşayan zencilere insanlık hakkı tanımayanların askerlerine çiçek mi verseydik? İnsan haklarından, barıştan söz eden liderleri kurşunla susturulan ülkenin askerlerine selâm mı dursaydık? Doğal kaynaklarımızdan sömürdüklerini, İstanbul sokaklarında dolaşan askerlerinden dilenerek mi geri alsaydık? Daha dün Kıbrıs olayında karşımıza çıkanlara sevgi gösterisinde mi bulunsaydık? İktisaden daha güçlü olabilmek için kasıtlı olarak sürdürdüğü savaşta Vietnam halkına işkence edenleri el-etek öperek karşılayan kişiler mi olsaydık? Evet, iktidar ve patronlar bunları istiyor gençlikten. Gençlik ise iktidar ve patronların yolunda değil, halkın yolunda ilerliyor.”
--
spoiler --