küçük bir karmaşa görüyorum çözüm önerilerinde bu durumun kaynağı sistemin eksikleri ve toplumun yaklaşımı ile ilgili, bu durumun sebepler biri de sistemin eksikliğinin yarattığı toplumsal yaklaşımlar yani ikisinin kesişim kümesi ancak ayrı başlıklar şeklinde incelemek doğru olacak gibi geliyor bana.
ilk olarak sistemin eksiklerini nasıl giderilebilir bunun üzerine konuşacağım çünkü toplumun eksikleri biraz daha kompleks.
sistemin sebep olduğu eksikliklerin başında, çaba sorunu geliyor. engelli kişiyi anlamaya çabalamıyor sistem. engelli kişiyi ''normal''e dönüştürmeye çabalıyor. Ancak unutuluyor ki normal var sayılan kişiler bile günümüz türkiyesin de, eğitim,iş,sosyal yaşantı ve ekonomi konusunda can çekişiyor. yani dönüştürmeye çalıştığı normalde, normal değil. tüm insanların ihtiyaçları bir seviye karşılanabilmeli ki sıra negatif durumu yaşayanlara gelsin. lütfen kimse beni linç etmesin ama bir yerde işin özü bu, almanya örneği gördüm yazılanlar içerisinde, almanyanın refah düzeyi hakkında konuşmayacağım. sistem halkın refah seviyesini yükseltmesi gerekiyor ki bunun yansımasını her alanda görelim. başa dönersek, sistem çabalamıyor. toplumdaki hiç bir ferdi anlamaya çabalamıyor. bu çabasızlığın sonucunda yapılmış olmak için yapılan eğitim programları engelli kişilerin ihtiyaçlarını karşılamıyor. becerileri doğrultusunda değil meslek okullarında olan programlar doğultusunda bir işe yönlendiriliyor. örnek vermek gerekirse bedensel engelli bir öğrencim vardı çocuk kollarını kullanamıyor kesinlikle ancak yakınında bulunan meslek okulunda kıyafet üretim gibi bir bölüme gidiyor mecburen. bu çabasızlık ve ekonomik çaresizlik yatırım yapılamaması çocukları hem küstürüyor hemde özgüvenlerini zedeliyor.Bu sebeple öncelikle samimi duygularla anlamaya çaba gösteren ve liyakat sahibi kişilerce süreç yönetilmeli ve gerekli sektörel düzenlemeler yapılmalı. engelli kişilere birşeye çevirmek amacıyla değil oldukları şekilde kabul ederek hayata kazandırmaya çalışılmalı.
sistemin bir diğer büyük günahı ise kendine yeten engelli birey değil,kendine muhtaç engelli istemesi. türkiyede de engelli bakım parası adı altında ciddi meblalar ödeniyor ancak engelli bireylere iş olanakları sağlanması noktasında ciddi bir yatırım yok. var olanlarda belediyelerin açtığı down kafelerden pekte ileri gitmiyor ancak o kafelerde çoğunlukla belediye ile arası iyi rehabilitasyon merkezlerine işlettiriliyor. oy devşirmek konusunun burayada sirayet etmesi çok çirkin ancak malesef her seçim öncesi engelli bireylerin ailesinede bir dizi vaadler veriliyor.bu konuda çocukları muhtaç insanlar olarak değil kendine yeten güçlü insanlar olarak yetiştirmek özen gösterilmeli. çocukların iş olanaklarını arttırmak belediye yada rehabilitasyon tekeline bırakmamalı devlet denetimine alınmalı.
sistemin bir diğer büyük günahı ise topluma kazandırmak gibi bir kaygısı olmadığı, engelli bireyleri topluma tanıtmak. günde 100 tane kamu spotu yiyen bizler, bu konu hakkında cidden aydınlatılmadık. son anda sokağa çıkma yasağı ilan eden yetkililer bu konularda da aceleci halkı ne ila karşı karşıya olduğunu bilmediği durumlarla baş başa bırakıyor. sokağa çıkma yasağı olduğu gün marketlere akın eden halk bu sefer çocuğunun sınıfına otizmli çocuk geldiğinde kendi çocuğuna otizm bulaşacak korkusuyla okulu taşlıyor,otizmli çocuğu yuhalıyor. bu konuda velileri bilinçlendirme hususuu sınıf öğretmenleri ile veliler arasında sıkışıp kalıyor ancak sınıf öğretmenleride alanda yeterince bilgi sahibi olmadığı için velilerin tepkisinin artmasına sebep olabiliyor. bu konudada okul öncesi dönemden başlayıp çocukların devam eden eğitim hayatları boyunca velilerinde bu konuda zorunlu eğitimlere katılmaları ve uzman kişilerce yönlendirilmeleri bilgilendirilmeleri gerekiyor. bu konu basit bir sorun olmadığı için okul idarelerinin ve öğretmenlerin inisiatifine bırakılmaması gerekiyor.
sistem günahlarından devam edecek olursak eğitim fakültelerine taş atma hakkı buluyorum kendimde, sistemin konuda ciddi çalışmalar yapan akademisyenlere bütçe çıkarmaması, öğretmen yetiştirecek nitelikli personel bulunma oranlarını ciddi oranda düşürüyor. bugün konuda uzman akademisyenlerin olduğu 3 tane üniversite sayabilir türkiyede.
diğer yap-mış olmak için yapılan çalışmalarla ilgili, yönetmelikte ki problemler ile ilgilli bir çok arkadaş yazmış zaten bunlara çokta değinmeme gerek yok sanırım .
toplumsal günahlarımızla ilgili yazmaya sıra geldi sanırım bunu engelli bireylere indirmek eksik olacak ancak bu durumu etkileyen en ciddi faktörlerden birisi: ayıp,günah ve kader kavramları arasında sıkıştırmak. çocuğunun engellinden utanan, ona eğitim ve iş olanaklarından faydalanmasını günah olarak düşünen çocuğun her ihtiyacını kendi karşılamaya çalışan ailelerden ve tüm bunların allah tarafından geldiği için çokda fazla kurcalamak gerektiği düşünen ailelerden başlarız. inançlı kişiler elbette kader kavramını ilk düşünebilir ancak bu 3 büyükler bir arada bulunduğu dar dairede engelli birinin hareket alanı korkunç daralıyor. bu sebeple ne olduğunu düşünüp işkence etmektense daha iyisi nasıl olabilir ? şeklinde kafa yormak her iki taraf içinde win-win durumu oluyor.
toplumun bir diger günahıda yaşanılan her olumsuzluğu kendi üstlenme. hayır arkadaşım o engelden sen muzdarip değilsin. evet bu durumdan etkileniyorsun ama bu durumu sen yaşamıyorsun bu sebeple kızına oğluna yakınına ağlamaya biraz ara ver. bu sürekli acı ruh hali engelli bireyi özellikle zihinsel problemi yoksa yada daha az ise kahrediyor. varlığının çevresine işkence olduğu düşünüyor. bu sebeple aşırılıklardan uzaklaşmalıyız. sıcak iklim insanın özelliklerinden biridir aşırılık aşırı sevinç, aşırı üzüntü vs ancak bu aşırılıklar sadece çok yakın arkadaşl ortamında eğlenceli olabilir. bedensel engelli birinin yanında ağlarken değil.
toplumun bir diğer kabul etmesi gereken gerçek ise engelli insanlar varlar ve eşit haklara sahipler. bu konuda yine toplumsal olarak paraya ve güce normalden biraz fazla saygı duyduğumuz gerçeğini yadsımayacağım ancak bizden daha güçlüye daha fazla saygı durumu hayatı bizden daha negatif şartlarda yaşayan insanlara karşıda bizim daha önemli olduğumuz hissine sebep oluyor. bu konuda hepimize düşen şapkamızı önümüze koymak ve sanırım bir süre düşünmek ...