öncelikle uyarayım uzun olacak biraz. ama kısa anlatılabilecek gibi değil bu üçlükler. mümkün olan en basit ve özet haliyle anlatmaya çalışayım. ama eğer bu üçlükler tesadüfen ortaya çıkmadıysa üzerinde deli gibi çalışılmış olmalı.
öncelikle bu üçlüklerin sahibinin gelinlik güzel bir hanım olduğunu belirtmek gerek. neyse başlayalım.
"yağmur yağar taş üstüne ince kalem kaş üstüne selam gelir baş üstüne"
hayır burada kelimeler sırf kafiye oluştursun diye konulmamış. yağmurun yağdığı taş bir ev olmalı. avlusu büyük taştan yapılmış, cumbası menekşeli kocaman bir ev. ve bu evin içinde ince kalemi ile kaş üstüne makyaj yapan bir güzel var. ama bu güzelin aklı başka bir başın göndereceği selamda ama o makyaj yine de yapılıyor.
"vay dili dili kuş dili dili mevlam kulu sevdim seni vay dili dili kuş dili dili vaaay..."
her ne kadar mevlam kulu sevdim seni dizesinden iki roman bir fransız filmi ve haftalık bir radyo programı çıksa da aslında çok basit iki anlamı olabilir. buradan kadın şairimizin mevlamın kulusun benden üstün değilsin böbürlenme ve/veya mevlamın kulusun biçaresin ölümlüsün, sonsuza kadar yaşayacak sandım ben seni ama öyle olmadı demeye çalıştığını anlamak mümkün. aynı şekilde kuş dili'nden ise ablamızın yarinin konuşmasının kuş dili gibi şirin ve güzel olduğunu veya hatta garip bir şekilde bu aşkın, kuş dilinin gerçek konuşmayı beyhude gizleme çabası kadar gizli olduğunu çıkarmamız mümkün
"yağmur yağar ordan buradan üstümüze ipek yorgan öpeceksen işte burdan"
ipek yorgan gerdek gecesinin önemli sembollerinden biridir. aşık olmanın bir vucut olmadan tamamlanamayacağını düşünen şair ablamız bu vuslatın anca gerdek gecesiyle gerçekleşebileceğini. bu kapının başka anahtarı olmadığını, ailesine ve topluma karşı gelemeyeceğini söylüyor. ve diyor ki bu yağmurun oradan buradan yağması kadar gerçekçi ve olması gerekendir.
"yağmur yağar çamur olur baklavalar hamur olur güzel kızlar gelin olur"
ve muhteşem final budur. şair ablamız buraya kadar iyi sembollerle anlattığı yağmuru kötülemeye başlamış. okuyabilen insan için yağmurun yari simgelediğini söylemeye gerek yok herhalde. yağmurun üzerine yağdığı taşın gerçekteki anlamı ev iken simgelediği ise şair ablamızın kalbidir. bu son üçlükte ablamız yarine sitem ediyor aslında. baklavaların hamur olması ablamızı istemeye geldiklerini anlatıyor ama muhteşem bir anlatış. kız istemeye gidenlerin olmazsa olmazı ya baklava. ablamız baklavaya hamur diyerek yani kötüleyerek talibini istemediğini belli ediyor ama sevdiğine sitem etmekten de geri kalmıyor. keşke sen gelip beni isteseydin çünkü benim gibi güzel kızlar çabucak gelin olur sen de havanı alırsın diyor. en başta bahsettiği makyaj da zaten gelin makyajı. ablanın istemediği biriyle evlenmek üzere olduğunu gösteriyor. yani yağmur(yari) taş (kalbi) üstüne yağdı ama sonucunda çamur ( başkası ile evlenmesi) oldu.