bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. rüya içinde rüya.

    Avrupa değişim programına başvurmuşum. Aynı şekilde s'ye de ayarlamışım ama yazın ilk 2 ayı o gidiyor kalan 1 ayı ben gideceğim. Bu arada değişim programında amerika'ya gittiğimi öğreniyorum. Her neyse bir şekilde gidiyorum ve S’i bir kaç kere görebiliyorum yalnız görebilmek pek mümkün değil. Ne ise ne; bir dekan tarzı adamdan sürekli ders tarzı bir şey almamız gerekiyor ama ben derslerden haberdar değilim. Resmen bağımsız gibiyim ama bekliyorlar beni hep.

    Bu sıralarda da nerede olduğumu çözmeye çalışıyorum. Avrupa değil burası diyorum. Amerika'da ise de bildiğin hapis gibi. Yani bir depo ya da mezbaha denebilir, ama kesinlikle bir okul denemez. Doğal ışığı yalnızca “sınıf”a eskeza girdiğimde gördüm. o da belirli belirsiz bir kaç den

    Dekanımsı 40'lı 50'li yaşlardaki adama yapışıyorum diyorum ki "hocam nerdeyim ben tam olarak". Burayla ilgili belgelerimi tamamladım mı ben?(hiç bir şey hakkında bilgilendirme yapılmadığından her şeyi soruyorum.). Geldim ama ne yapacağım burada filan bir dolu soru. Adamı zaten koridorda filan yakalıyorum, bir pislikmişim gibi davranmasa da önemsiz olduğumu bakışları ile hissettirip “ maillerine her şeyi atacağım oradan tekrar devam edebilirsin” diyor.

    Gidiyorum s'yi buluyorum. Lan diyorum yardım etsene yalnızlıktan, soru işaretlerinden öleceğim. Ben ayarladım ikimize bunu, azcık bilgiyi hak ediyorum diyorum. Tam ben ayarladım.. demem gibi korkunç bir bakış atıyor. Sonra bana bir mail adresi verip “Bunu kullanacaksın, internet kafe gibi olan kısımda bizim ekibin bölümünü bul o bilgisayarlarda yalnız işe yarar diyor. Bunu kullan...”

    Alıp gidiyorum yalnız bu sırada telefonuma mailler sıralanıyor hocadan. Ulan diyorum harbiden adam gibi adam dediği gibi hepsini attı. Peki ya ben neden s tarafından öyle yönlendirildim? Hızlanmaya başlıyorum. Mekanın kalabalıklığı ve loşluğu beni daha da endişelendiriyor ve neredeyse koşuyorum!

    Bilgisayarların oraya vardığımda s'nin dedikleri aklıma geliyor ve bizim ekibin(?) bilgisayarlarını arıyorum. Ve tahmin ettiğim gibi en köşede, en dandik bilgisayarlardan gözüme temiz gözükeni açıyorum.

    S'in verdiği maille giriyorum ve hemen nolur nolmaz diye tekrar başvuruyorum değişim programına ama o maille girip. sanırım izlenemiyorum o şekilde. Alta da not düşüyorum şu an devam etmekteyim ve herhangi bir bilgi alamadım nerede yatacağımdan bile haberdar değilim, ortam normal bir insanı korkutacak bir ortam vs. yardırıyorum.

    Her neyse ben buradayken odamın nerede olduğu belirleniyorum. Dekanımsı değişikten bilgilendirme istemem işe yaramış gibi gözüküyor. Odamdaki 2 elemanla tanışıyorum. Elamanlar fazlasıyla iğrenç 2 türk. Neden iğrenç diyorum çünkü kot pantolonlu ama yarı çıplak birbirleriyle kanka sarılma pozları filan var yer yerde odanın. Ayrıca yataklar filan inanılmaz kirli. Kutu gibi odada başkası beklenemez ama temiz bir hapishaneyi yeğlersiniz öyle söyleyeyim.

    Tabi ben ne kadar onlardan rahatsız olduysam, onlar da aralarında boş kalan yatağı birinin kullanmasına filan o kadar rahatsız oldular. Beni önce tartıyorlar kendilerince. İyi davranıp bakıyorlar nasıl bir adam. Yalnız hiç sevemiyorlar, aralarına almaya çalışıp sinir olduklarını belli etmemeye çalışıyorlar. Bunlarla hiç aynı odada uyumuyorum ama zaman zaman dekanımsı d**** yolda belde yakalayıp neden derslere katılmadığımı soruyor. Savıyorum bir şekilde başımdan.

    Bu sıralarda bir şeyleri çözüyorum. Ben doğru yerde değilim. Bir şekilde çıkmam lazım buradan.

    Arada bir rüya daha görüyorum diğer rüyayla bunu bağlayan. Çıkmaya çalıştığım, birçok kapıdan geçtiğim ve depo gibi bir yerin kuranglezine tırmanıyorum. epey yukarıda, sanki depo ben tırmandıkça silo haline geliyor. üstüste olan kutuların birinin üzerinde ufak bir kız çocuğu. bana açık olan pencereyi gösterip gülümsüyor, elimi uzatıyorum bir şekilde onu da çıkarıyorum. yukarı çıkarken beni o en uygun yerde bekleyeceğini söylüyor.
    -Buradan sonrası go proyla çekilmiş gibi yaşıyorum rüyayı.-

    Bir çiftliğe çıkıyorum. Çiftlikte tavuklar horozlar ve domuzlar gibi insanlar bekliyor sıra sıra 4 ayak üstünde. Şaşkınlıktan kendimi yokluyorum bir şeyim var mı diye. Oraya çıktığımda denenecektim ama aykırı davranıyorum ve asıl binaya doğru yol alıyorum. Asıl bina bir üniversite binası gibi taş, yüksek bir bina. Yaklaşıyorum iyice normal bir öğrenci gibi ama inanılmaz normalim ve çaktırmıyorum. Çevrede ise çimenler, çimenleri yaran , öte tarafta bir yol, çimlerin üzerinde golf oynayan birkaç godaman ve onlarca takım elbiseli adam (koruma).

    Yapının yanına yaklaştığım gibi demir boruları fark ediyorum. Zira acele etmem gerekiyor çünkü biri gelip benim kaybolduğumu, polisin olayı fark ettiğini (aynı isimle bir değişim programı yapmışlar siteyi hackleyip. bu siteye denk gelenler buraya getiriliyor, işe yarayacaklar kullanılıyor ötekiler mezbahaya veriliyor) ve buralar üzerinden kaçıyor olabileceğimi söylüyor. Her yerde beni arıyorlar. Tam benim olduum tarafa bakacaklarken yapının en üstüne kadar borulardan atıyorum kendimi teras çatıya. Ama öyle bir rüzgar var ki savruluyorum ve ayaklarımı görüyorlar diğer taraftaki korumalar. Koşuşturmaya başlıyorlar. Yükseklik korkumu(normalde olmayan) umursamadan (Ama o hissi yaşayarak) çatının üzerinde kurşunların gelmemesi için en güvenli siyah demirleri arıyorum aşağı dimdik inen. Hemen bir gözüme kestirdiğimle aşağı iniyorum ve birilerine yaklaştığım gibi başka kısımlara zıplayarak aşağı iniyorum.

    Koşup hemen yakınımdaki arabaya biniyorum. Rüyanın bu kısmında yanımda küçük sarışın 7-8 yaşlarında ki kız çocuğu ile tekrar karşılaşıyorum. Onu da kurtarmaya çalışıyorum. Arabada hep yanımda güzellik. Bir de anlamış her şeyi ben gelmeden, bana öyle güveniyor. Basıyorum gaza ve rüya uzayabildiği kadar uzuyor. Uzadıkça daha çok kovalaıyorlar ve şehirlerde eski rüyalarımdan kalma mekanların ara sokaklarında kendimi saklamaya çalışıyorum.

    Bir sıra mola vermişken arabadan uzaklaşıp ahşap evin girişine doğru yürüyoruz. Yürürken güzel güzel konuşuyoruz ne yemek yapacağımızla ilgili. O sırada araba sesleri geliyor ve aynı adamlar koşmaya başlıyorlar yalnız bu sefer ateş etmiyorlar. Çocuğu canlı, beni ölü isteseler de çocuğa zarar verebilecek hareketlerden kısmen kaçınıyorlar. Arada beni vurabileceklerini düşünüp ateş ediyorlar tabi. Bir yerde yaklaşıyorlar ve en sonunda hepsi önümde beliriyor. Bir elimde kızı tutup, kıyafetinin sağından çaktırmadan adamlara silah tutuyorum bir yandan (kızla çalıştığımız gibi) başına su tabancası tutuyorum.

    Çocuk, adamlardan korksa da ben olduğum için güveniyor. Çocuğun babası, ben babasıyım ver şu çocuğu bana artık yeter gibi düzinelerce cümle kurarken bölüyorum ve çocuğa korkmamasını artık kötü davranan adamın yanında olmayacağını, polisleri bulduğumuz gibi kurtulacağımızı söylüyorum çocuk da bana sarılıyor. Bu sırada öteki silahı da gösterip uzaklaşın yoksa birileri ölür diyor ve geri çekiliyorum, arkamdaki kapıdan geçip kapıyı kapıyorum. Kovalamaca devam ediyor kızı bir kapıdan yolluyorum buradan direkt geç arabaya bin arka koltuğa otur gizlen diyorum. Kız hemen koşuyor. Bu arada her yer bembeyaz kar. Ben de öteki taraftan milletle çatışıp atlıyorum arabaya. Reno megan marka haki yeşil arabayla basıyorum gaza. En sonunda bir şehir buluyorum işte. orada kar yağmıyor. Eski rüyalarımdan kalma sokaklarda saklanmayı düşünüyorum ancak güvenli gelmiyor bu sefer. Eski rüyalardan sıkıntılı insanlar çıkarsa bir de onlarla uğraşamam diyorum. Bir süre gezindikten sonra sahil yolundan devam edip polisi aramaya koyuluyorum... ardından o bilindik uyanış, tüm rüyadaki hisler, heyecan ve korku ne varsa üzerimde.

    aralık 2016 - istanbul
    #213694 mimar | 4 yıl önce
    0kişiye özel