Sokak kedilerinin sahibi olmak sayılıyorsa bir zamanlar ki benim bu. Bu yaratıklara olan sevgim kötü bir anıyla başladı ne yazık ki.
İstanbul'un kötü bir semtinde bonzaicilerle dolu semtinde öğrencilik hayatımın büyük bir kısmını geçirmekteydim. Köpekleri besliyordum fakat beslediğim köpekler beni nedensiz yere sokağıma sokmamaya başlayınca kedilere ağırlık verdim besleme konusunda. Hem sanılanın aksine daha az nankörler hem daha çok zorlanıyorlar sokaklarda bu canlılar. Çok da abartmadan ara ara mama veriyorum, kemiksiz kalan tavuk etlerini derilerini filan ayırıyordum.
Bir gün okul için çektiğim 2 saatlik yolun henüz en başında sokağı inleten bir ses duydum. Teyzeler cama çıkmış, bir viyaklama her yeri inletiyor. Biri seslendi yardımcı olmam için çöp tenekesini göstererek. Şu geniş ve büyük olanlardan. Ses gerçekten de oradan geliyor.
Kadınlardan biri poşet attı alabilmem için, ama tenekede yalnızca dibinde bir çuval var. Kömür çuvalı. Bir şekilde aldım, basitçe sıkılmış ağzını açtım içinde birkaç kilo kömür ve bir tane yeni doğmuş kedi. Gözleri masmavi, sütten kesilmeyi geçtim birkaç günlük daha. Nasıl bir vicdan varsa mahallemin insanında, çöpe atmışlar hayvanı kömür çuvalına sokup.
Çıkardıktan sonra alt sokaktaki kedilerden birkaçı geldi sese. Yaklaştırdım baktım tokatlamıyor yavruyu uzattım hemen aldı götürdü. Bir apartmanın bahçesinde yaladı kediyi filan. Bunları görünce kedilere hep bir şefkatle baktım ister istemez, insanlara bakışımda bir değişim olmadı.
O mahallede çok durmadım, kedilerim oldu bir kısmı. Ardından bostancı taraflarına yerleşince kedi cennetinde buldum kendimi. Tekirler, sarmanlar, simsiyah olanlar, scottishler hepsi sokakta ve az çok beslenebiliyorlar. En azından çuvala konma ihtimalleri düşük.
Bahçe katındaydım. Kocaman ev, 1 odası bahçeye açılıyor. Fazla fazla oda var bir kişi için. Buz gibi havada yerleşmişim eve. Besliyorsun filan ama bahçede kapının, camın önüne geliyorlar. Bunlardan en uysalları, sakinleri soğuklarda en azında geceleri o odaya aldım birer ikişer. Tuvaleti gelen bağırıyor zaten çıkar beni diye. Gece de online çalışıyorum o sıralar, bunları orada kalorifer peteği başında, battaniyeye uzanmış, kitaplığa tırmanmış orda uyuya kalmış gördükçe rahatlıyordum. Hepsi benim yavrularım gibi olmadı tabi.
Kısa süre sonra kavga etmelerinden bunalıp bir kısmını almadım. Kapı önüne yuva yaptım önce bir sonra iki tane. Birileri gelip kırdı döktü, bir daha yaptım. Hiçbir zararları yok, hava katkat giyinen kazık kadar adamların bile dışarda donacağı kadar soğuk ve rüzgarlı. Yazıktır kıyamıyorsunuz ama insanlar kendileriyle alakası olmasa dahi olay çıkarmaya çalışıyor. Bir şekilde hanzoluk yaparak tuttum bir kısmını. Kimseye de gösterip, fotoğraf atıp prim de kasmadım. Zaten çoğu çirkin, tek gözü kör ya da ayağı ampute filandı. Yeri geldi hamilesi oldu hiç sevdirmezken sevdirir hale geldi vs...
Sonraları bir tek düldül'ü aldım odaya. Dünyanın en sakin, kendini en sevdiren uysal kedisi olabilir. Sabah salardım dışarı. Çok da güzel kediydi bana göre. Kızım gibi olmuştu. Kısır olmasına rağmen bahar aylarında ortadan kaybolması dışında bir sıkıntısı da yoktu. Bir kere kapının önünde yakaladım güzel kızımı, alem yapıyor erkek kedilerle... Dedim aferin kızıma koştur peşinde kulun kölen olsunlar.
Sonraları onun da kayıp olduğu bir vakitte evi komple kapayıp yüzlerce kilometre uzağa taşındım. Alerjime rağmen odamda tuttuğum, yanında uyuyakalıp hapşırık krizleriyle uyandığım onca günden sonra terk ettim kedilerimi. Sanırım onların sahipleri sayılabilirdim. Üç kuruş paramla beslediğimi anlamış olsalar gerek pahalı mamalara burun kıvırır kilosu 10 liralık adi mamalara yumulurlardı canlarım.
Lakin bu sahip olma mevzusu da bitebiliyor. Yeni taşındığım yazlık yerde ofisime dadanıp zorla ofis kedim haline gelen yavrucak halt var gibi kendini yola atıp gözümün önünde ezilip paramparça olduktan sonra bıraktım. Şu an taşıdığım ofisin bahçesinde de zibil gibi kedi var. Beslemiyorum, bağ kurmuyorum ne yazık ki. Gelip takılırlar karışmam o kadar.
Kısacası, kedi sahibi olmak her zaman çok da iyi olmayan bir eylemdir. Hastalıktan * yiten, yolda ezilen canlara şahit olmak bu eylemin oldukça kötü bir hale gelmesine neden olabilir.
Formatın biraz içinden geçtim. Umarım kısa tanımlarım geçerli olur.