8 yıl boyunca deneyimlediğim kadarıyla çoğunluğu pislik yuvası haline gelmiş, kamusal alan kullanımının çoğunlukla kaldırabileceğinden çok daha yoğun olarak kullanıldığı (daha doğrusu kullanılamadığı), birçok imkanı varmış gibi dursa da kentin büyüklüğüne ve karmaşıklığına nazaran imkanların daha kentin temelinden eksik ve genellikle kusurlu olduğu bir şehirdir istanbul. neyse ki 15 ay kadar önce, güzide bir semtteki mütevazı (fakir) hayatımı geride bırakıp bir sahil kasabasına yerleşerek kendimi bu aciz yaşantıdan kurtardım. herkese bunu yapmasını tavsiye ederim. gürültünün, kirli havanın ve aşırı mutsuz insanların arasında sürekli fiziksel ve ruhsal olarak hastalıklarla boğuşuyorsunuz. tarihi yerleriyle övünen/avunan insanlara rastlayabiliyorsunuz mesela. ben bunu anlayamıyorum.
tarihi alanların çevresiyle bütünleşik olarak niteliği ve sosyal hayatla ilişkisi oldukça düşük. örnek olarak beyazıt'ta güzide bir tarihi yapı olan medreseye gireceksiniz, yapı alanına girilen kısımın hemen sağ tarafında bulunan yine tarihi yapıya ait bir bölüme gözünüz ilişiyor. giriyorsunuz içeri doğru kısa bir hol ardından kahvehane türevi bir yer içerisi; nargileler, dumanları ve kırık dökük pislik içinde oturma elemanları ve yine aynı özellikleri taşıyan insan müsvetteleriyle dolu! başka pek yerde göremeyeceğiniz mimari detaylar ve ambiyansı nargile dumanlarının arasında niteliksiz tamlamalar ile kaçırıyorsunuz.
çıktınız beşiktaş civarlarında eğleneyim bari diyorsunuz, ara sokaklara dalıp kendinize uygun bir kafe-bar vs. arıyorsunuz diyelim. bir anda bir tinerci veya mendilci piç çıkıp üzerinize yapışabilir, tüm keyfinizi yerle yeksan edebilir. diyelim ki arka cebinizdeki bozuklukları hatırlayıp verip uzaklaştınız eve dönmeye karar verdiniz. eğer babanız inşaat işinde millete 200 binlik daireleri 700 bine kakalayan bir adam değilse çok iyi bir semtte oturmuyorsunuzdur zaten. yani yürüyerek veya taksiyle uygun bir fiyata gidemeyeceğiniz için muhtemelen otobüs filan arayacaksınız. tebrikler en az yarım saat (en iyi ihtimalle) yolculuk çekeceksiniz hayırlı olsun. yolculuk sırasında veya yürürken veya lüks aracınızda seyahat ederken veya herhangi bir yerde sürekli aralıklarla karşılaşacağınız hırbo sayısına hiç değinmiyorum bile. size tavsiyem, yaptığımı yapmanız ve ufak bir kente veya kasabaya yerleşmeniz. istanbul'un gereksiz kutsallaştırılan "şey"lerinden kurtulup rahatlamanız veya bu şehirde yaşamaya hiç yeltenmemenizdir.
güzel yanları ise eğer yalnızca sosyal medyaya hikaye atmak için gitmiyorsanız gezilecek çok yeri olması. müzeleri hep devinimde. caz festivallerine hoş insanlar geliyor. sahile yakın bir muhitte koşuya, bisiklet sürmeye çıkabileceğiniz çok uygun alanlar var. yine de değmez. gezmeye gidilir, o da belki.