stefan zweig'in, şairlerin ve salt duygu insanlarının karşılaşması için sakıncalı bulduğu düşünür. arkanıza bakmadan terk edin burayı demiş tasvirleriyle. demiş ama tutkulu tasvirlerinin iflah olmaz romantiklerde oluşturacağı çekimi hesap etmemiş büyük ihtimal. okuduğumdan beri dehasının soğukluğunu tatmak arzusu dolanıyor hücrelerimde:
"böyle bir sırf-beyin, bir sırf-zihin, devasa bir buz kütlesine benzeyen böyle bir düşünce, hayal gücünün gerçek faunasını ve florasını nasıl dölleyebilirdi? bu kendini bir düşünce otomatına çeviren, bu hayata en uzak kişinin, ömrü boyunca bir kere bile bir kadına dokunmamış, doğup büyüdüğü kasabadan bir kere bile ayrılmamış, gündelik hayat makinesinin her bir dişlisini her gün aynı saatte ve aynı şekilde hiç şaşmadan elli, hayır yetmiş yıl boyunca otomatik olarak çeviren bir adamın; soruyorum, böyle bir karşı doğanın, böyle bir cansız bedenin, kendisi bile donuk bir sisteme dönüşen bu zihnin, herhangi bir şekilde bir şairi, şehvetli, yaratıcılığın kutsal tesadüflerinden sarhoş olmuş, tutkudan sürekli bilinci kaybeden bir insanı desteklemesi nasıl mümkün olabilirdi ki?" (bkz: kendileriyle savaşanlar)