okyanusun derinliklerinde yazıldığına emin olduğum, sindirimi kolay olmayan bir pink floyd şarkısı. ve bu şarkıyı kelimelere dökmek adil değil.
“bütün müziklerin dile gelmez derinliği - müzik bu derinlik aracılığı ile bizim tanıdığımız ama bize uzak bir cennet olarak üstümüzde, bizden ötede süzülür - onların en derin doğamızdaki bütün duyguları yankılamasına dayanır. gelgelelim müziğin gerçekliği yoktur; o, gerçekliğin bütün acılarından arınmıştır.” (arthur schopenhauer)
sanırım bu şarkının büyüklüğü müziğin gücünden geliyor. sanatın, duygu ve düşünceye ilham vermesi, hayal gücümüzü harekete geçirerek bizi bir yolculuğa çıkarması gerekiyor. schopenhauer'a göre, estetik bir deneyim olarak sanat, geleceğe ulaşmanın bir yoludur. fakat bu sanatlar arasında, örneğin bir yandan kelimeler, resimler veya heykeller, diğer yandan müzik yoluyla "sadece" tanımlayan, temsil eden ve taklit eden sanatlar arasında bir fark vardır. özellikle müzik, örneğin bir resmin yaptığı gibi taklit etmediği veya kopyalamadığı için çok özel bir yere sahiptir. çünkü müzik, görünmeyen ama bize seslenen bu diri tin, iradenin özüne çok daha doğrudan erişir.
“strangers passing in the street by chance two separate glances meet and ı am you and what ı see is me”
şimdiye kadarki en büyük şarkı sözlerinden biri...