1. haset ekseninde çizdiğim bir var. bu sınırın iki tarafı var. kişisel ilişkiler ve geneliyle sosyal çevre oluşurken baz almak istediğim ilk kriterlerden biri bu sınır. bir şekilde, doğal biçimde meydana gelen odaklı bu dürtüsel eğilimini tanımlamayan, tanımlamaktan kaçan, ının dikine giderek kalan her insan dir.

    bu düşüncemde aslen etkili olan şey, "o kişinin beni olumsuz etkilemesi, moralimi bozması" değil; dikkate almama(alamama) turnusolünü elde etmiş olmam. aklı baz aldığınız sürece, tıpkı haset gibi, e konu olabilecek birçok "kendilik öğesi" var. olabilmenin şartı ise yu arzulamak.

    okunması gereken terapi veya bilgelik kitapları yok. aşamayacak olana dünyayı verseniz aşamaz. dış etkenlerin sunduğu çözüm sanrısının yarattığı girdabı değil, ün esas alındığı bir çemberin hükümranlığını hayal ediyorum.

    "doğru bilginin varlığı" hususunu (bilimsel) düzleme yatıramasak da, "niyet doğruya giderken" inşa olan ve çatısı altında yaşayabiliyoruz. hissedebiliyoruz bu lığı iliklerimize kadar. bütün bunların üzerine düşünebilmenin kendisi bile harika bir .

    bir aralar hayatımda kısmi "motto" haline getirdiğim şu aforizmamsı ve hafif süslü cümlemi mahrem alanımdan çıkarayım, naçizane:

    "bakış açını genişletmek istiyorsan bakış açını gözlemle."
    #206214 sosyal filozof | 4 yıl önce
    0duygu