bu düşünceye göre hukuk, icat edilen değil, keşfedilendir. hukukun meşruiyeti problemine özneden bağımsız bir kök atfeder. o oradadır; tanrısal yahut akıl kökenlidir. bu yönüyle a priori bilgi olarak karşımıza çıkar.
doğal hukukun adalet değerine yaklaşımını baz aldığımızda, etik ile sıkı bir bağ içinde olduğunu görürüz. öte yandan zıttı konumundaki pozitivist hukuk anlayışında böyle bir bağ yoktur. pozitivist hukuk, normların kendi içinde yarattığı tutar ve anlam bütünlüğüne odaklanır. hukuk, formel biçimle ortaya çıkan bir normlar sistemidir. gücünü realiteden alanın ardında daha fazla eşelenecek bir şey yoktur, zira metafizik, spekülatiften başka bir şey değildir; hukuk dışında tutulmalıdır.
hans kelsen gibi pozitif hukukçular ile thomas aquinas'ın içinde bulunduğu doğal hukukçular arasındaki farkı felsefi bağlamda yorumlamak zor olsa da, sosyolojik izdüşümlerden bahsetmek mümkün. doğal yasa teorileri, fransa insan ve yurttaş hakları bildirisi gibi ulusal ve uluslararası çapta birçok yönetimsel alana etki etti. abd'yi kuran bildirge devletler de doğal yasa tabanında kuruldu.
özellikle günümüz zihinlerindeki adalet anlayışının, yasaların üstünlüğü algısını hakikat mi, yoksa zorunlu itaat mi gördüğü hususu tam bir karmaşa . harari'nin sapiens'te sunduğu tabloda eşitlik değeri de bir tür zaman öğesi olarak karşımıza çıkabiliyor. eşitliğin adalet olduğuna olan inancı sorgulayan, hakikiliğine duyulan imanı sarsabilecek bazı fikirler var.
en nihayetinde toplum sözleşmesini yanlışlayabilmeyi mümkün görmüyorum. fakat bu imkansızlık hali bizleri yanıltmamalı. kanaatimce pozitivist-metafizik ikiliklerde taraf olmaktan öte bir konu bu. öncelikle ikiliklerin temeline niyetsizce inebilmek lazım.
son olarak, çoğu düşünsel alanda olduğu gibi hukuk felsefesinde de ilgimi çeken noktalardan biri; saf pozitivist anlayışlar, genelde aksini irdelemezken, köktenci yaklaşımlar daha kapsayıcı bir algıya sesleniyor. burada da bitmiyor, kökün neliği hususu devreye giriyor. tabi bu durum pozitivizm sığ demek olmamalı. fakat pozitivist sonuçları tek başına, kendi içinde yorumlama çabası güçsüzdür. anlamın ardını ve ikilikleri eşelemeden varılan her sonuç değersizdir.