2000 yılından bu yana her 5 yılda bir bu ülkeye dair bir şeyi kaybettim, üniversiteden mezun olurken, askere gittiğimde, işe girdiğimde gördüklerim birer birer parçalar halinde benden bazı duyarlılıkları aldı. ekonomik sıkıntılarım, insanların tavırları, en basit ihtiyaçlarımızın bile lükse dönüşmesi bir yanda, "benim gibi insanların" hayat tarzının bu ülkedeki çoğu kesim tarafından ayıplandığına bile şahit oldum. benim gibi insanlar diyorum, sakın marjinal/radikal başka bir şey gelmesin aklınıza. konsere giden, müzik/film festivallerine katılan, akşamları kadıköy'de bira içen, fırsat buldukça yazları yurt dışına çıkan, yabancı dil bilen "benim gibi insanlardan" bahsediyorum. çoğu yerde beyaz yaka, beyaz türk, bilmem ne gibi yakıştırmalar yapılan, maaşından her ay tıkır tıkır vergi kesilen, 3 kuruş vergi borcu çıksa hemen maaşına bloke konan, çalıştığı şirkette terfi beklerken birden tepesine adam getirilip istifa etmesi beklenen, 3 gün tatile çıksa gittiği yerde oo keriz gelmiş diye hesap itelenmeye çalışan arkadaşınız, akrabanız, kuzeninizim.
şimdi herkesin bildiği şeyleri yazıp da uzatmaya gerek yok. özetle mutsuzdum, çocuğumun geleceği için, ekonomik rahatlık için, hayat standartlarımı devam ettirebilmek için gittim. geride kalanlar için üzülüyorum, ama gittiğim yerde kimse de beni kırmızı halı ile beklemiyor. bunun bilincinde olarak kırgın, küskün ama umutlu bir şekilde yaşamıma devam ediyorum.
1995 yılında karakan'ın albümü çıkmıştı. orada bir şarkı vardı "vatanda almancı, burada yabancı". işte ben daha gitmeden bu durumu yaşadım kendi ülkemde. madem burada yabancıyım, gideyim de gerçek olsun dedim.
darısı gitmek isteyip de gidemeyenlere. tek verebileceğim tavsiye, yapmak isterseniz yapabiliyorsunuz, bütün kısıtlar, imkanlar, imkansızlıklar her şey kafanızda. bu lafa çok güler geçerdim ama insan gerçekten kafasına koyunca yapıyor. zorluk çekiyor musunuz? evet. daraldığınız zamanlar oluyor mu? fazlasıyla. ama iradenizin önünde kimse duramıyor. hepimize iyi şanslar.