çağın vebası olan anksiyete bozukluğunun alt dalı olan yadırganma kaygısı, kişinin kendini sevebilmesi ve huzurlu olabilmesi adına, hayattaki çoğu başarısını etkileyebilecek düzeyde bir kaygı çeşididir.
anksiyete bozukluğunun yaygın görülüş şekli olan yadırganma kaygısı, zihin okuma ekseninde şekillenerek, kişinin kendisini daima negatif yanlarıyla etiketlemesiyle başlayan sürece ve nihayetinde değersizlik hissetmesine sebep oluyor.
artan sosyallik ve etkileşimin büyük bir kısmının sosyal mecralarda gerçekleştiği dönemde, en akıllılarımızın dahi gerçekliğin algısal çarpıtmasına yenik düşmemesi mümkün olmayabiliyor. kaldı ki, bu türden bir kaygıyı yaşamak için sosyal medyanın varlığı şart değil. kabaca anlatabilirsem, kaygısal bozukluğa yatkın olan insanlarda, beynin mantıklı ve düzenleyici merkezi, amigdala bölgesindeki taşkınlığı her zaman dizginleyemiyor. insanlara ve hayatın çoğu unsuruna karşı, ceylanın aslanı gördüğü andaki gibi, sürekli bir tetikte olma hali söz konusu. insan ve hayvan beyni bu konuda çok benzer. kaygısal durumlarda vücutta benzer tepkiler verilir. esasında bu, insan türünün soyunu devam ettirebilmesine sebep olan evrimsel bir savunma mekanizması. korkmayan, şüphelenmeyen ve endişelenmeyen atalarımız genlerini aktaramadılar. ancak bazı insanlar, bu evrimsel miras olan kaygının gereğinden fazlasını bünyesinde taşımakta.
biz insanlar için modern hayatta aslan ve benzeri ilkel öğeler yerini büyük ölçüde bırakmış olsa da, gen havuzumuzdaki bu ilkel öğeyi hala işletiyoruz. örneğin ay başı kira ödemesi gelirken bu mekanizma işliyor. nefret ettiğimiz bir trafikte kaldığımızda çaresizlik ve belirsizlik endişelendiriyor. kalabalık bir dinleyici grubuna karşı sunum yapma düşüncesi, temelindeki "reddedilme, kabileden dışlanma, ölüm" gibi ilkel anlayışlarla, 2019 yılında hala bizi kaygılandırmaya fazlasıyla yetiyor. bunlardan kaçamıyoruz. ancak vücudumuz, tıpkı aslan görmüş bir ceylanınki gibi tepki vermek istiyor.
konunun özüne dönecek olursak, yeni biriyle tanıştığınızda, yanlış anlaşılmak ve yadırganmak istemezsiniz. bu gayet doğal sınırlar içerisinde bir istek. fakat yadırganma kaygısı, yerini zihinde sürekli tekrar eden bir korku kalıbına bırakması sonucunda özgüveninizi yitiriyorsa, kaygı bozukluğu söz konusu olur. size söylenen laflar çarpıtılmaya müsaitse, zihniniz bu lafları kolaylıkla negatif anlamda çarpıtacaktır. birisi oldukça nötr ve artniyetsiz bir söz sarf ederken, kaygı bozukluğuna sahip olan kişi, lafları şahsına saldırı olarak algılamaya meyillidir. çünkü zaten komplekslerine ve yetersizliklerine odaklanarak takılı kalan bir zihin söz konusudur. uzun süreler boyunca bireyin zihninin kalıplarına yerleşen bu hatalı algı sebebiyle birey, kendini sevmek bir yana dursun, kendinden nefret eder hale gelir. olumsuzluklara, korkulara, şüphelere odaklanan bir beyin için, bardağın boş tarafını görmek rasyonel bir kabul görür. bu kronikleşen sorun, genellikle kişinin hayatın çoğu alanında istediklerini elde etmesini engeller. moralsizlik içerisinde kıvranan birey depresyonun her daim eşiğindendir ve eylemsizlik seanslarının başlaması, ufak kırılma anlarına bağlıdır.
anksiyete bozukluğunu yenmek için en etkili olduğu bilinen yol, psikoterapi ve ilaç tedavisinin birlikte yürümesidir. araştırmalara göre hiçbir şey yapmamak ise olumlu anlamda gözle görülür bir etkiye sahip değildir. hatta bu durum, kişinin monotonlaşmasına ve hayat algısının kaymasına sebep olacağı için zararlı olacaktır. egzersiz yapmanın ciddi anlamda faydaları var. bir diğer kayda değer faydası olan şey ise meditasyon. konu özelinde, örneğin, kişinin kaygılarını yakalayarak ve kabullenerek, o esnada beyninde olan biteni izleyebilmesi, kazandığı farkındalık sonucunda hakikati ve yersiz kaygılarını algılamasını sağlayacaktır. olaylara ve korkulara karşı tepkisel olmak, yalnızca mevcut kaygıyı devam ettirir. kişi, kaygısına sebep olan şeye odaklanabilme yetisini güçlendirebildiği ölçüde kendiyle barışık olabilecek ve sonucunda zihnen daha sağlıklı düşünerek, insanlarla ve hayatın her türlü unsuruyla olan etkileşimini rahatlıkla kontrol altına alabilecektir. meditasyon konusu sanıldığı gibi bir zırva değil. beyin görüntüleme tekniklerinde meditasyon uzmanlarının beynindeki bölgelerin birbiriyle artan etkileşimi incelenmiş. kaygı bozukluğu ve panik atak, depresyon gibi hastalıkların büyük ölçüde kontrol altına alınabildiği kayda geçilmiş.
refleksiflikten uzaklaşın. zaten istemeseniz de hayatınızın %98'i refleksif geçecek. en azından %2'lik dilimde zihniniz, duygularınız ve korkularınız üzerinde yoğunlaşın. beyninizin verdiği tepkileri izleyin, hissedin. hatalı algılarınızı fark ettiğiniz her an kendinizi bir adım daha gerçekleştirmiş olarak mutlu ve özgür bir insan olmaya başlayacaksınız.
son olarak, kendinizi korkularınıza ve kaygılarınıza maruz bırakmaktan çekinmeyin. kaygı bozukluklarında maruz bırakma tekniği çok güçlü bir etkiye sahiptir. birey, bünyesindeki kaygıyı son noktaya kadar ulaştırır ve aslında ölmediğini görür. bu durum tekrarladıkça, kaygı kalıpları kırılmaya uğrar. esas sıkıntı, kaygı bozukluğuna sahip kişiler, bu tarz kaygıları ölüm gibi algıladığı içindir. öyle olmadığını bilse de, kaygısal zihni bu şekilde tepki verir. kendinize reddedilmekten çekinmemeyi öğretin ve sosyal kaygılarınızın üstüne gidin. karakterinizde durgunluk yaratan zihninizin zararlı kalıplarını kırın. böylesine absürt ve merak dolu bir hayatta, bir şeylerden çekinmek, bu mükemmel karmaşıklıktaki varoluşa haksızlık olur.