1. tarih manyağı bir arkadaşla roma tarihi turu için gidip 5 gün kaldık, belli başlı bütün tarihi yerleri ve en zengin müzelerin bir kısmını gezdik. bu şehrin tadı gerçek anlamda gezgin olarak günde 10-12 km yürüyerek çıkıyor.

    en büyük eksisi toplu taşıma bilet sisteminin ilkelliği. istanbul'da ta doksanlı yılların başında akbil olayı çıktı, bunlar hala para atılan, kağıt bilet veren 1970 modeli sistem kullanıyor. kredi kartı falan hak getire. polonya'da bile bütün şehirlerde bilet otomatları kredi kartı kabul ediyor, adamlar komünizmden çıkmış olduğu halde teknolojiden geri kalmadı ama italya'nın hali içler acısı. ancak bir istanbullu olarak tarihi dokunun inanılmaz özenli bir şekilde korunmuş olmasını ve şehre yüksek yerlerden kuşbakışı baktığınızda her yerin yeşillik, ağaç dolu olmasını fena halde kıskandım. adamların akbili yok ama şehri cennet yapmışlar monşer.

    batı roma'nın başkenti yeşil alan, ağaç doluyken doğu roma'nın başkenti yeşili teleskopla bile göremeyeceğiniz korkunç bir beton cehennemi olmuş. istanbul'a çamlıca'dan baktığınızda filmindeki distopyayı görüyorsunuz, roma'ya san pietro bazilikasının tepesinden ya da palatine'den baktığınızda önemli tarihi binaları rahatlıkla seçilebilen, her tarafı bahçelerle, parklarla, ağaçlıklarla çevrili bir cennet.

    bu şehrin en muazzam, en büyülü manzaralarını görmek için fiziksel olarak fit olmanız gerekiyor. en göz kamaştırıcı manzara san pietro bazilikasının tepesinden görünür, oraya çıkmak için 348 basamak merdiveni daracık bir spiral içinde tırmanmanız gerekiyor. son kısımlarına obez bir kişinin sığması mümkün değil. burası biraz tehlikeli olduğundan halat döşemişler, halatlara tutunarak tırmanıyorsunuz. ama o 360 derece panorama manzarası cidden her şeye değer. ayrıyeten her gün 10-12 km tabanvay basıp d'angelo kalesinin terasıydı, palatine tepesiydi, 348 basamaklı san pietro kubbe merdiveniydi derken her gün pizzaları yarım kilo gelatoyla gömseniz bile o kaloriler her türlü çatır çatır yanıyor.

    'da bazı yerleri ayırmışlar, onları görebilmek için ayrı bir bilet almak gerekiyor. ancak bunu gişede söylemiyorlar, gişede asılı olan bilet fiyatları belgesinde de yok. palatine müzesine girelim dedik, bu ayrı bilet olayını oradaki görevliden öğrendik. görevlinin verdiği broşürde ayrıntılı bilgi vardı. google'da super tickets palatine diye aratınca bulunuyor. bir daha gittiğimde kışın gidip super bilet alacağım.

    vatikan biletini online aldığımız için 3 km'lik kuyruğu pas geçtik. millet saatlerce kuyrukta heba oluyor, 3 km derken hiç abartmıyorum ciddi ciddi o kadar vardı o kuyruk.

    roma'ya gidiyorsanız mümkünse kışın ortasında gidin, yazın hem aşırı sıcak, hem mahşer kalabalığı, hem de her yerde dünya kadar sıra var. yaz ya da kış ne zaman giderseniz ne yapın yapın, online alınabilen bütün atraksiyon ve müze biletlerini, özellikle de vatikan biletini online alın. kışın kuyruk ve kalabalık yok dediler ama işi sağlama almak en güzeli.

    bir de vr turları varmış, bundan da maalesef son günde ve geç saatte tamamen tesadüf eseri haberim oldu. benim rast geldiğim turu spherae isimli bir şirket yapıyordu, ama araştırırsanız başka firmalar da vardır mutlaka. adamlar sizi tarihi mekanlara götürüyor, vr gözlüğünü takıp ören yerlerinin 2000 yıl önceki hallerini görüyorsunuz. bunu tecrübe etmek elzem, bir dahaki sefere artık.

    termini'ye 5 dakikadan az yürüme mesafesinde ve milli müze var, roma'daki mahşeri turist kalabalığına rağmen orada çok az turist oluyor. birbirinden muhteşem eserlerin sergilendiği 4 kat müze ve çok iyi korunmuş devasa antik hamam binasına rağmen nedense fena halde underrated kalmış. özellikle epigrafi kısmı ve m.ö. 4-5. yy'dan kalma silahlar, zırhlar, eşyalar muhteşem. gerçi bütün müzede muhteşem olmayan şey yok. mezar odaları, mozaikler, fantastik rölyeflerle bezeli lahitler, tam bir tarih hazinesi. avluya açılan odalardan birinde hamam binasının bilgisayar simülasyonu ile 2000 yıl önceki halinin canlandırıldığı video enstalasyonu var, onu izleyip sonra hamamı gezince etkisi çok daha büyük oluyor.

    nu görmek istiyorsanız yanınızda dürbün getirin, sütunun olduğu yer koruma altında olduğu için fazla yaklaşılamıyor. zaten yaklaşsanız bile üst kısımlardaki rölyefleri çıplak gözle görmek mümkün değil. meraklıları bunu zaten bilir de, dürbün almak herkesin aklına gelmeyebiliyor, o bakımdan hatırlatayım dedim.

    kediseverler için, sezar'ın öldürüldüğü largo di torre argentina'nın hemen yanında kedi barınağı var. gidip oradaki kedicikleri sevip barınağa bağışta bulunabilirsiniz. kedi sevmeye gelen turistler bol oluyor.

    diğer bir underrated yer 'nın tiber nehrine açılan çıkışı, ama oraya her yerin kalabalık olduğu gündüz vakitlerinde ve grup halinde gidilmesi gerekiyor. arkadaşla gittik ama apar topar iki foto çekip yusuf yusuf modunda kaçtık, çünkü cloaca maxima'nın tam dibinde uyuşturucu bağımlısı hayat kadını olduklarını düşündüğümüz bir grup feleğin çemberinden geçmiş bıçkın abla ve bir eleman iç çamaşırlarıyla oturmuş demleniyordu. ortada bir de tripodlu kamera vardı, artık orada merdiven altı porno film mi çekiyorlar ne halt ediyorlarsa bilemiyoruz, ama ortam çok tekinsiz bir görüntü sergiliyordu. ablalar bize bir laf etmedi, yokmuşuz gibi davrandılar ama yine de fena halde tırstık. gerçi nehir kıyısında sırf onlar yoktu, az ileride balık tutan elemanlar falan vardı ama hatunlar böyle falçatayı çekip adamın karnını yaracak tipteydi.

    bu arada cloaca maxima'ya kuzey taraftan inmeseniz iyi edersiniz. kuzeyden doğru gelen merdivenleri umumi hela olarak kullanıyorlar, bütün basamakları öbek öbek boklarla kaplıydı. az daha yürüyüp temiz merdiven bulup oradan inin, kıyısına inen merdiven çok nasılsa.
    #204171 sorg | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0şehir