“gelecekte neler yaşanırsa yaşansın, bu kitabın da yaptığını umduğum gibi, türklerin muazzam işler başarmış olduğunu teslim etmek gerekiyor. şu güne kadar neredeyse iki yüz yıldır, çağın egemen uygarlığına erişmede müthiş bir uyum yeteneği gösterdiler. savaşın, büyük çaptaki göçlerin ve ekonomik yıkımın sebep olduğu karışıklıklıklarla uğraşmak zorunda kaldılar; ama yine de dinamik bir ekonomisi olan güçlü bir ulus devlet inşa edebildiler; bu hususu komşularının ve müttefiklerinin de çok ciddiye almaları gerekir. ister ulusal, ister sömürgeci olsun, bütün modern devletler gibi, türkiye’nin de, yakın tarihinde çok karanlık sayfalar bulunuyor ve bunların varlığı kabul edilmelidir. ama aynı zamanda, modern türkiye’nin kurucularına gereken takdir gösterilmelidir. kemalizm bir kalkınma modeli olarak kesinlikle iki savaşın arasındaki döneme aittir. türkiye’nin 21. yüzyıldaki sorunlarına çözüm reçetesini kemalizmde görmek yanlış olacaktır; ama modern türkiye’nin köklerini bulmaya çalışırken her tarihçi geriye, 1880 civarında doğmuş o olağanüstü insanlar kuşağına tekrar tekrar dönmelidir; onlar olmasaydı türkiye muhtemelen kurulmamış olacaktı. onların yetiştikleri yıllarda dünya güzellik yarışmaları yoktu, o yüzden türkiye’nin başarısının o konuyla karşılaştırmasını yapamayız. ama onların –ve onların haleflerinin- başarılarının büyüklüğünü anlayabilmek için yüz yıl önce bir türk’ün tren makinisti, mühendis, ya da banka memuru olabileceği düşüncesinin türkiye’de bile yadırganıp tuhaf sayıldığını hatırlamalıyız ve bunu, bugün (hem kadın hem erkek) türk bankacıları, mühendisleri, sanayicileri, mimarları ve tıp uzmanlarıyla dopdolu olan bu ülkeyle karşılaştırmalıyız."