din de siyaset de gündelik hayatta aynı yerlere tekabül etitği oranda kesişir. bütün semavi dinler bu noktada siyasaldır. ancak belki budizm veya taoizm ya da konfüçyanizm gibi birey odaklı inançları bu noktada ayrı tutabiliriz. kendi miras sistemi, medeni hukuka ait kelamları, sasvaş hukuku vs. olan bir sistemi siyasileştirmemek pek mümkün değil.
peki batılı demokrasiler bu sorunu nasıl çözdü? aslında çözmedi...
söz konusu hristiyan hukukunu temel alıp; toplum sözleşmeleri ile modernize edip ehlileştirdiler! hala incil üzerine el basarak mahkemelerinde yemin edilen sistemin bizim anladığımız anlamıyla gerçekten dinden arındığını söyleyebilir misiniz? veya resmi nikahların yüzyıllardır kilisede kıyılması?
peki bizde neden siyasal islam var? çünkü islam dünyası kopyala yapıştır ile batının sistemini taklit ederken kendinde zaten var olan kurumları elinin tersi ile itti ve bunu ne kadar radikal bir şekilde yaparsa o kadar kalıcı olacağına dair hülyalara daldı. bunu yaparken tarihsel gecikmişliği nedeniyle haklıydı da aslında! çünkü kendi kurumlarını toplum sözleşmesiyle birlikte tarışmaya açıp reforme edecek ne entellektüel zenginliği haizdi ne de bunu yapacak kadar vakti vardı! dahası hristiyan dünyası bunun için neredeyse 400 yıl gibi bir zaman harcamıştı!
peki siyasal islam sadece bu mudur? yani bir çelişkinin zorunlu sonucu mudur? değildir! aynı zamanda bu çelişkinin politikacılar tarafından demogoloji olarak kullanılarak geniş halk kitlelerini peşinde sürüklenmesi için de muazzam bir araç olmuştur.
sonuç olarak bir tanım yapmak da boynumuzun borcu olduğuna göre; bir inanç sisteminin siyasal hayata denk düşen yansımasıdır.