çok varlıklıysan keyfe keder sırf zevk için yaparsın. kaybedecek hiçbir şeyin yoksa "böyle sürüneceğime öyle sürüneyim" der yine yaparsın. ama pek malın mülkün yok da babadan kalma bir evin bir de maaşın varsa alacağın risk çok büyük. tam anlamıyla gözünün dönmesi lazım.
ben iyi bir global şirkette idari işler müdürüyüm. eşim mice sektöründe adı bilinen bir firmada teknik proje müdürü. ikimizin toplam maaşı 12bin tl civarı. kozyatağı'nda kirada oturduğumuz bir evimiz, 100bin tl civarı banka borcumuz, 2 kedimiz, 1 de köpeğimiz var. yaşlarımız 32-34. benim aileden kalma bir çöpüm yok, eşimin ise antalya'da havalimanına yakın bir bölgede bir evi var(dı).
pandemi sürecinde onun işleri haliyle durdu, sadece kısa çalışma ödeneği almaya başladı. benim iş hayatımda evden çalışmaya başlamak dışında bir değişiklik olmadı. son 3 aydır bankalara 1 kuruş ödeme yapmadık, her gün arıyorlar ama konuşsak da bir yere varamıyoruz dolayısıyla artık açmamaya başladık.
kulağa romantik gelecek ama geçtiğimiz haziran ayında bir pazar sabahı one morning in june dinleyip kahvelerimizi yudumlarken farkettik ki gözümüz gerçekten dönmüş. mecburuz bu sarmaldan çıkmaya. zaten son 2-3 senedir üzerine düşündüğümüz, sık sık konuştuğumuz bir konuydu. antalya'daki evi 280 bine satıp 170 bine burhaniye'den 4 buçuk dönüm bir zeytin bahçesi alarak ilk adımı attık. geri kalanıyla eski model elden düşme bir pick-up alıp, bahçenin sondajı, teli, sürülmesi, zeytinlerin toplanması, köyde tutacağımız evin 1 yıllık kirası gibi giderlerimizi karşılayacağız.
mantıklı düşünecek olursak, 70 tane ağaç geçimimizi sağlar mı? hayır.
tarımdan bir bok anlıyor muyuz? hayır.
fark yaratacak müthiş bir ticari zekamız var mı? hayır.
başımıza gelebilecek her şeye hazır ve gönüllü müyüz? evet.
sadece kendi ürettiğimizle karnımızı doyurmak, toprağa basmak, göğe bakmak, kendimiz için çalışmak ve nefes alabilmek istiyoruz, yola çıkarken tek düşündüğümüz buydu. belki her şey çok yolunda gidecek ve hayat standardımız çok yükselecek, belki de iyice dibi boylayacağız ama "denedik, başaramadık" diyeceğiz. her şeye baştan başlayacağız.
manevi anlamda içinden geçtiğimiz süreçte bu noktaya gelmemizin çıkış noktası evet ilk önce 'bıkkınlık' ama devam etmemizi sağlayan ne paranın varlığı, ne geçim sıkıntısı, ne mecburiyet, ne işsizlik.. sadece ce sa ret. bizi nelerin bekliyor olabileceğinin farkında olarak ve yaşayacağımız muhtemel sıkıntıların hepsini göze almış şekilde, ne kadar çok çalışmamız gerekeceğini bilerek yola çıktık. hayatın bazı dönüm noktalarında kendini ateşe atıp sadece akışa bırakmaz ve "yaşayıp göreceğiz" demeyi başaramazsan "nasıl geçti ya bi bok anlamadım" diyeceğin, konfor alanının içinde ama derinlerinde mutsuz bir ömür yaşıyorsun işte.
velhasıl kelam endişeliyim, korkuyorum, belirsizlik stres yaratıyor, ama hiç olmadığım kadar mutlu ve enerjik hissediyorum. lütfen cesaretsizliğinize "paran varsa yaparsın yeaaa tuzun kuru olacak" gibi argümanları kılıf etmeyin. henüz bunun fikri dahi varsa aklınızda tohumu atmışsınız demektir, onu sular büyütürsünüz veya mevcut koşullarınıza adapte olur onu çürümeye terkedersiniz. mutlu olmak için neye ihtiyacı olduğunu insanın kendisinden daha iyi kim bilebilir? işin var, maaşın var, buzdolabında etin var, sevdiğin bir sosyal çevren var, belki severek yaptığın bir işin var ama bize öğretildiği gibi bunlar seni mutlu etmek zorunda değil. etmiyorsa etmiyordur. neyin edeceğini düşünüyorsan köklerini oraya salmak için çabalamak zorundasın. aksi taktirde o yaşanan şey hayat değil.
Edit: çokça “gelişmelerden haberdar et, bizi yüreklendir” mesajları aldım. yolculuğumuzda bize eşlik etmek isterseniz minnoş paylaşım hesabımız: instagram.com/...
ticari bir işletme falan değiliz, belki ileride oluruz. şimdilik sadece gelişmeleri adım adım paylaştığımız bir hesap. batabiliriz, çıkabiliriz, hep birlikte yaşayıp görelim.. :)