1. hayatımda iki defa izlediğim ikinci dizidir (diğeri ise (bkz: )). diyaloglar, rust karakteri ve matthew mcconaugheyin o mükemmel oyunculuğu için...

    üçüncü bölümde geçen harika diyalog ve monologlardan (-rust cohle ; +marty hart):

    koyu bir katolik cemaat bir çadırda toplanmış, vaizin hararetli konuşmasını dinlemektedir. vaiz, boğazının damarları şişerek isa'nın gücünden ve benzeri mucizelerden bahsetmektedir. bu sırada soğuk ve alaycı gözlerle cemaati izleyen rust, yanında duran marty (marty rust'ın ortağıdır)'ye sorar:

    -bu gruptakilerin iq ortalaması kaçtır sence?

    dindar bir adam olan marty hemen karşılık verir:
    +insanları böyle aşağılayınca eline ne geçiyor? bu insanlar hakkında ne biliyorsun?

    rust, kendinden emin şekilde yanıtlar:
    -gözlem ve çıkarım... obezite ve fakirliğe eğilim, peri masallarına duyulan bir sevda görüyorum. ellerindeki üç kuruşu da dolaştırdıkları şu sepete koyuyorlar. buradaki kimsenin atomu parçalayamayacağını söylemek yanlış olmaz herhalde değil mi marty?

    +gördün mü? şu sikik davranışların işte!.. herkes senin gibi boş bir odada oturup cinayet romanlarına otuz bir çekmek istemiyor. bazı insanlar toplum içinde olmayı, toplum yararını istiyor.

    rust'ın yüzündeki ayalcı gülümseme artmaya başlamıştır.
    -evet, eğer toplum yararları dediğin peri masallarıysa, o zaman bu kimse için iyi bir haber değil.

    +eğer insanlar inanmasaydı, neler neler yapardı düşünebiliyor musun?

    -şimdi ne yapıyorsak aynısını... sadece daha net bir şekilde...

    +siktir ordan! ortalık kan gölüne dönerdi ve ahlaksızlıktan geçilmezdi. bunu sen de biliyorsun!

    -eğer bir insanı doğru yolda tutan tek şey ilahi mükafatsa dostum, o kişi adi bir pisliğin tekidir. ben de bunların hepsini ortaya çıkarmak isterim.

    +sanırım dediğin adilik konusunda biraz haklısın.

    rust, sahnedeki hırslı konuşmasına devam eden vaizi şöyle bir süzdükten sonra:
    -şurada bir gününü atlatabilmek için bir araya gelip, evrenin kanunlarıyla taban tabana zıt olan hikayeler anlatmak... bu hayat ile ilgili ne diyor acaba? bu senin gerçeklerinle ilgili ne diyor marty?

    +böyle konuşmaya başlayınca paniklemişsin gibi geliyor.

    rust, bu sözü yanıt vermeye değer bulmaz, belli belirsiz gülümsemekle yetinir.

    ****
    dizide bu sırada başka bir sahneye (zamana) geçilir. şimdi rust görece yaşlıdır ve ifadesini alan polisle karşı karşıya oturmaktadır. polis rust'a o günkü vaizin konuşmasını kastederek şu soruyu sorar (+polis ; -rust):

    +sence bunların hepsi dolandırıcılık mı yani? hepsi hatalı yani..?

    rust, önündeki biradan okkalı bir yudum aldıktan sonra,
    -aynen öyle. maymunun biri güneşe bakıp, yanında duran diğer maymuna, "o" bana elindekini vermeni söyledi dediğinden beri bu böyle. insanlar o kadar zayıflar ki, gidip yiyecek alacakları yerde, elindeki parayı dilek kuyusuna atarlar.
    ****

    dizide tekrar vaizin çadırda vaaz verdiği sahneye dönülmüştür. rust, vaiz ve cemaat arasındaki ilişkiyi kastederek kendinden emin bir şekilde konuşmaya başlar:

    -korku ve kendinden nefretin otoriter bir kanala aktarılması... buna arınma deniyor. hikayesiyle onların korkularını alıyor. bunun yüzünden yansıttığı gerçeklikle orantılı olarak etkili oluyor. bazı dil antropologlarına göre din, beyindeki bazı yolları kendine göre düzenleyerek eleştirel düşünceyi körelten bir virüstür.

    marty söze girer:
    +ben senin kadar süslü cümleler kullanmıyorum. ama varoluşa inanmayan birisi olarak bu konu hakkında epey çok konuşuyorsun. ve hala panikliyor gibisin.

    -en azın ben kırmızı ışığa doğru gitmiyorum.

    ****

    tekrar rust'ın yaşlı olduğu zamana geçilir. rust, karşısında oturan polise anlatmaya başlar:

    -hepimiz bu hayat denilen tuzağın içindeyiz. kendi içinde herkes her şeyin farklı olacağını düşünüyor. farklı bir şehre gidecekler ve sonsuza kadar arkadaş olacakları insanlarla tanışacaklar, aşık olacak, tamamlanmış olacaklar...vs. "tamamlanmak"mış! bir de "sonuca bağlamak" var. bu ikisi her ne sikimse artık... bu hayatı doldurmak çabasıyla uydurulmuş sikik şeyler... tünelin sonunda bir ışık bekleme yanılgısı... vaiz de bunu satıyor işte. aynı psikiyatrist gibi... vaiz sizin kapasitenizi bir illüzyona yönlendiriyor, sonra da size bunun bir erdem olduğunu söylüyor. üstelik her defasında para karşılığı yapıyor bunu. kendine böyle bir yetki(değer) vermek çok acizce değil mi aslında?(burada insanoğlunu kastediyor) "bunların hepsi benim için olmalı. ben çok önemliyim değil mi? ben, ben... çok önemli olmalıyım. lütfen öyle olayım."
    siktir ordan!!!
    #194197 spinsiz elektron | 4 yıl önce
    0dizi