uluslararası ilişkiler bağlamında realizm kadar eski ve önemli teorilerden birisidir liberalizm. Tarihçe olarak baron de montesquieu, john locke, jeremy bentham, john stuart mill ve immanuel kant gibi önemli isimleri bulunduran bu düşünce yapısı realizm ile kıyasla çok idealist (ki tam da bu yüzden idealizm ile karıştırırım ben hep) bir dünya çizer. aslında modern anlamda en etkili ismi 1. dünya savaşı sırasında amerikan başkanı olan woodrow wilson'dur diyebiliriz sanırım.
liberaller devletlerin yanısıra küresel bir toplumu da var kabul eder. ticaret ile sınırlar aşılır; insanlar birbirleri ile etkileşir ve devletlerüstü kurumlar (milletler cemiyeti, birleşmiş milletler vb.) uluslararası anarşinin dozunu biraz olsun yumuşatır derler. realistler burada dudak bükerek bakar - yani ben bu şekilde kendimi ifade eden bir insan olarak böyle bakıyorum - liberallerin "ama siz ekonomik birliktelik ve ulusötesi küresel toplumun oluşmasını açıklayamıyosunuz" demesine de "her hava kapandığında nasıl yağmur yağmazsa, uluslararası ortamın anarşik durumu da sürekli savaş anlamına gelmez" diyerek ve Hobbes'tan alıntı yaparak yanıt verirler.
liberallerin kendi içinde üç kampa ayrıldığı şeklinde bir sav da vardır. bu sava göre: - ekonomik - sosyal - politik liberaller bulunur.
liberalizmin ekonomik türü ticareti vurgular. birbiri ile ticari etkileşim içinde olan devletlerin savaşa başvurmadan, yani askeri zapturapt olmadan, ekonomik büyüme ile çıkarlarını tanımlayabileceklerini ve savunabileceklerini söyler.
sosyal türü bireysel etkileşimin anlayışı destekleyerek çatışmaları engelleyeceğini ifade eder. bu türden ulusötesi değişimler çok boyutlu olabilir: öğrenciler, işadamları ve turistler gibi. burada diğer maddeye geçmeden şöyle bir yorum yapayım, bu türden cici şeylerin 2. dünya savaşı sonrasında "normal" hale geldiğini unutmamak lazım - bunun öncesinde başka bir ülkeye gitmek falan büyük olaydı.
politik liberaller ise kurumların ve demokrasinin önemine dikkat çekerler. kurumlar önemlidir zira bu sayede bilgi ve beklentileri şekillendiren bir altyapı sağlanır. Kurumlar sayesinde (milletler cemiyeti vb.) anarşinin negatif özellikleri törpülenir der. kurumlar beklentileri dört biçimde şekillendirirler: 1. bir süreklilik hissi sağlanır 2. karşılıklılık olanağı verir (sen bana bunu yaparsan, ben de sana bunu yaparım) 3. bilgi akışı sağlanır 4. çatışmaları çözmekte muhtelif yollar sağlarlar.
basitçe liberalizm devletlerin güvenlik sorunu iletişimsizlikten kaynaklanan ve devletlerüstü bir otorite olmadığı için yaşanan bir şeydir. devletlerüstü bir otorite olmadığı için devletler sorunu kendileri çözmeye kalkarlar ve bu çözüm biçimi de çok zaman savaşla sonuçlanır. gerek kant'ın "sonsuz barış (perpetual peace)" adlı yazısında ifade ettiği, gerekse wilson'un 14 maddesiyle bunu gerçeğe koymaya çalıştığı biçimde devletlerüstü bir mecliste sorunların çözülme olanağı savaşları gereksiz kılacaktır. saldırgan devlete karşı da diğer devletlerin ortak biçimde tepki göstermesi yüzünden kimse buna cüret edemeyecektir der. bu tepki de bu arada ekonomik yaptırımlardır - askeri müdahaleye çok sıcak bakmaz liberaller.
ancak gerek birleşmiş milletler'in gerekse milletler cemiyeti'nin tarihine baktığımızda bu türden yaptırımların çok bir şeyi engellemediğini - ancak ve ancak bm'nin güvenlik kurulu ile beraber realist güç dengesini denkleme dahil etmesi ve askeri müdahaleyi bir çözüm olanağı olarak sunmasıyla beraber az da olsa bir şeyleri yapabildiğini görüyoruz. ticari ambargo ve yaptırımlar italya'nın etyopya'ya saldırmasını engellemedi, veya japonya'nın mançurya'ya girmesine mani olmadı.
kaynakça: - Understanding Global Conflict - Nye - International Relations and World Politics - Viotti