1. ahmet soysal: ikisi nasıl bir arada olur. içerikteki o iki unsur? karanlıkla iyimserlik nasıl bir arada olur şiirde, sıkı örülmüş bir şiirde?

    ece ayhan: ama, insanın yarısı kötülüktür, bence.

    a.s.: yarısından fazlası hatta, diyorsunuz…

    e.a.: türkiye’de fazla. yüzde 99. 60 yaşına kadar birtakım şeyler gördüm. sözgelimi, edebiyatçı arkadaşlarımın 'yüzde 99’u pis herifler'. yaşayarak gördüm! 'ya sahtekâr, ya hırsız.' (…)

    “ayıptır söylemesi: rimbaud” başlıklı söyleşisinden. aynalı denemeler, yky, 4.baskı, s.66 -

    ----

    ''bir iş artık benim için zorunlu hale gelmiştir... ben ‘’bir çocuk romanı’’ yazıyorum. üç-dört günde yarım sayfa ancak olabiliyor. gerçekten sıfır tüketilmiştir. senden dileğim şudur: çocuk romanlarıyla hangi yayınevleri ilgileniyor, yazı makinesi sayfası kaça, ya da forması, ya da toptan ne veriyorlar, aşağıda yukarı kaç sayfa istenir? hiç değilse elime ilerde üç-beş kuruş geçer. senden ne saklayacağım, gün geliyor mektup için pul almak bile benim sorunum olabiliyor. bence her bir şey sınıfsaldır üç aşağı – beş yukları.''

    ''ece ayhan’dan 'arif damar'’a mektup (ıı) , 6 ekim 1980” hayâl dergisi, ocak 2014, sayı: 48 (mektup özel sayısı-ıı), s.16 (yazıya geçirdiğim bir kısmı) mektubun tamamı için: [zaferyalcinpinar.com/... mektup]

    yine arif damar'a yazdığı daha ağır ve sancılı [zaferyalcinpinar.com/... mektubu]

    neden böyle yazıyorum, neden böyle direniyorum ben de bilmiyorum doğrusu. merhaba!

    ''elli gün ankara’da kaldım ve sonuç başarısızlıktır! 3 ocak 81 cumartesi günü ankara’dan doğru çanakkale’ye geçebildim işte; baktım cebimde 800 lira kalmış, bunun 750 lirasını otobüse verdim. ve kısacası yalova köyüne sığındım bu kara kışta. buz gibi soğuk ufak oda, kırık camlardan içeri rüzgar giriyor, ben yer yatağındayım giyinik, annem divanda, '38-39 kiloya düşmüş kadın', halsizlikten yere oturunca mutlaka birisinin onu tutup ayağa kaldırması gerekiyor, sanıyorum elli günlük ankara serüveni bende izler bırakmıştır anlıyorum. cüneyt ayral, cemil eren, ergin günçe bana ufak da olsa bir iş bulabilmek ve ankara’da tutunabilmek için çabaladılar, 'olmadı, olmadı'.''

    ----


    ece ayhan ve leyla erbil arasındaki savaş;

    ece ayhan ‘nurullah ataç ya da ata beylerden ve talihsiz bir şiir sahtekarı’ başlıklı yazısında isim vermeden leyla erbil‘den şu şekilde söz etmesiyle başlamıştı: ‘‘yine aynı tarihlerde fikret ürgüp elindeki dergiyle, levent’te, gençliğinde bir ara midillili olmuş ve sait faik’ten iğrendiği halde, ölünce sait faik’in son sevgilisi olduğunu ileri süren bir kadına giderek ‘ben bir şair keşfettim’ diyor. rusya’ya kaçakçılık yaparak zenginleşen bir taka sahibinin kızı olan bu tuhaf kadın yeni dergi’yi görünce ‘aaa bu eski şair yahu!’ diyor.’’

    ‘‘üstelik tanrıçay’ın öyle kişilik bozukluklarına, çirkinliklerine tanık olmuştum ki, şiiri de gözümden düşmüştü. gene üstelik şiirlerine öyle pek bayılanlardan değildim. son ziyaretinde, onu övemememin sıkıntısıyla ama şiirine de haksızlık etmemek için bir öykü uyduruverdim. kendimin söylemediğini bir başkasına söylettim: artık yaşamayan bir şair arkadaşımıza. güya arkadaşım, bir gün bir şiiriyle koşa koşa gelmiş, bak yeni bir şiiriyle koşa koşa gelmiş, bak yeni bir şair keşfettim, müthiş! demişti, tanrıçay için. çok sevindi tanrıçay, açık açık sevindi. (…)

    hem fikret de levent’teki eve gelip, senin için, ‘bak çok iyi bir şair keşfettim’ falan dememişti o gün; ben seni o zamanlar insan sanıyordum, biraz mutlu olabilmeni, yatışmanı sağlamak için uydurdum o hikayeyi hahahay! sevsinler! ayol fikret’in kendinden haberi yoktu ki başkasını keşfetsin. o benli belkıs’ı keşfetmişti son son! (…) 'devlet misin sen ulan', seyyar ceza sömürgesi gibi gezinip durdun aramızda, kimsin sen, mit misin? 'ajan provakatör'! utanmadın mı onca adamı süründürmeye devletin mahkemelerinde? anarşistmiş, 'devlete ve tüm kurumlarına karşıymış'! hahahay. gülerler adama… öyleyse kimi kime şikayet ediyordun, ne arıyordun devlet kapılarında, kimleri dava ediyordun devlete ha! haksız olduğunu bile bile yaptın bunları keçi sakallı iblis! ben, osman’ın, cavit’in, can’ın, günay’ın, ibrahim’in, cem’in, sana yardım edenlerin yanındaydım hep, musibetsiz mendebur, inadına sana da başkalarına da yardıma devam edeceğiz, inadına haberin de yokmuş yardım edildiğinin!… altı yerde mahkemeye verdin osman’ı, bezdirdin, insanları, bıktırdın!’ “
    leyla erbil.

    [evvel.org/... kaynak]


    ---

    '''nilgün marmara'’nın en belirgin özelliği; mülkiyet duygusu’nun olmamasıdır. kızıltoprak’taki evinde oturuyorlardı. evlenecek. ev kocasının. salonun parkeleri bir milim inceltildi, yeniden cila yaptılar. haftasonları onlarda kalıyordum. “bak ne güzel oldu” dedim. “misafirler için artık salonu kullanmayın, benim kaldığım odayı kullanın.” dedim. o da “insanlar kullanmayacaksa ne işe yarar!” demişti. nilgün marmara’nın nikâh şahidiydim. kadıköy’deki nikâhta hiç süslenmedi, gelinlik giymedi. şöyle bir mavi sürmüştü gözüne, herhalde rimel. ben bazen tezer özlü ile nilgün marmara’yı birbirine karıştırırım. sahi, nilgün marmara ile tezer özlü yaşadı mı patron?!''

    ece ayhan

    öküz dergisi, sayı: 2000/2, s.2

    ---

    ilhan berk'ten mehmet fuat'a mektup;

    '' sevgili memet fuat,

    (…)
    şimdi aramızda önemli bir konuya geçiyorum.

    ece’nin iki kitabını mehmet taner’e basması için söylemiştim. bastı. ama ece hâlâ kendine gelemedi, yani üzgün, atılmış buluyor kendini. beş parasız da. yalnız bana her gün yazıyor, telefonla konuşuyor. bir arkadaşım mülkiyeliler birliği’nde kalmasını sağladı. (…) orada kalması için baskı da yapıyorum ona: başka olanak yok çünkü şimdi de buralara geleceğim diye tutturdu. mülkiyeliler birliği ile ilişkisinin kesilmemesi için baskıyı sürdüreceğim. bunları bir sana yazabilirdim. böyle de aramızda kalması gerek. kitaplarım yankı yapmadı diye öfkeleniyor, umutsuzlanıyor, yazko için bir konuşma yaptım onunla, gönderiyorum....

    ece, atılmış durumda. büyük bir şair, biliyorsun. buna dayanamıyorum.
    sana (yine) sığınıyorum anlayacağın.

    konuşmaları hemen basmanı istiyorum. böyle öte yandan benim giriş yazımdan ikinci paragraftan tek sözcük çıkarmanı istemem.

    ece de bu şartı koydu kendisi için, ama cümle düşüklüklerini ayarlayabilirsin, ben sana bıraktım.

    (…)

    ilhan berk, 1982

    lhan berk’ten mehmet fuat’a mektuplar, “elin üstünde gezsin”, hazırlayan: sevengül sönmez, yky, 2012, s.102

    [evvel.org/... kaynak]

    ----
    ana kaynak: [www.evvel.org... evvel]
    #193077 proust | 5 yıl önce
    0şair