bu bir yakınlık derecesinden çok bir duygu aslında. kelimelere pek de sığdıramayacağım bir duygu ama deneyeyim bakalım, yazmak somutlaştırmaya çalışmak değil miydi?
bir çocuğunun olması ve bütün her şeyinin aniden ona bağımlı hale gelmesi nasıl bir his bilmiyorum, ama anne-babanın bir çocuğunun "daha" olması ve hayatınızın tamamen o küçük canavara bağlı olması başlarda epey boktan bir histi bunu söyleyebilirim.* kıskançlık bambaşka bir olay, ben onu yaşamadım ama her çocuk ilgi ister sonuçta çok şaşırtıcı bir durum da değil. o yüzden belki kıskanmışım da hatırlamıyorumdur şimdi. çünkü düşünsenize o canavar adım attıkça falan mutlu oluyorlardı, e ben her gün ve ondan çok daha güzel yürüyorum bana neden takdir yok?!
zaman geçtikçe "sanırım annelik de böyle bir şey" dediğiniz hislere kapılmanıza neden oluyor bu canavarlar. siz evde ona kızıp bağırıyorsunuz, anneniz babanız onu hiç suçlu görmüyor her şey sizin üstünüze kalıyor. hep "idare et sen ablasın işte, o daha küçük" deniyor, sizin çikolatalarınızdan yiyor*, bebekliğinizden beri gözünüz gibi baktığınız oyuncaklarınızı kırıyor, azıcık itekleseniz hemen ağlayıp şikayet ediyor ve daha neler neler.. ama gelin görün ki dışarı bir çıkartıyorsunuz onu; okulda, sokakta başka herhangi bir yerde birisi onun gözünden bir damla yaş akıtsa, birisi onun o güzel canını azıcık sıksa siz o küçücük boyunuzla yapanı bulup bi güzel pataklamak istiyorsunuz. ağırınıza gidiyor. belki kendinize yapılsa gitmeyecek kadar.
biraz daha zaman geçtikçe yeni bir arkadaş edinmiş gibi oluyorsunuz. buralar belki de en güzel zamanlar, en en ufak hallerini bildiğiniz birini yeni yeni tanımaya başlıyorsunuz. abla diyor size, güveniyor, seviyor, sarılıyor. güvende hissediyor sizin yanınızda. bu paha biçilemez duygu omzunuza birsürü sorumluluk da yüklemeden geçmiyor elbette. bütün bu duyguları sizin yanınızda ona hissettirebilmek, bir derdi sıkıntısı olduğunda yardımcı olmak, anneyle babayla atıştıkça aralarını bulmaya çalışmak da hep size kalıyor. ikisinin arasında bazen tatlı yalanlarla, bazen acı gerçeklerle de olsa gidip gelip bir şekilde düzeltiyorsunuz. ikisi de üzülmesin diye siz bazen arada üzülüyorsunuz da, olsun.
bazen annenizden daha çok "annelik" yapmanız gerekiyor hatta, hepinizin üzüldüğü bir şey de olsa sizin gözyaşlarınızı silip kardeşinize "ne ağlıyon sümüklü" diye sarılabilmeniz gerekiyor. yaşıtlarınızdan daha olgun, yaşınızdan daha büyük davranmayı bazen çok erken öğreniyorsunuz. hepsine değiyor işte, kardeş sevgisinin ne güzel bir şey olduğunu o güzel bir haber aldığında ilk size koşunca anlıyorsunuz.
yuvayı dişi kuş yapar derler ya, kim bilir belki de o dişi kuş abladır.