basiretsiz, hırsız kulüp yöneticileri, avantacı gazeteci, menajer, futbolcu eskileri, yeteneksiz, tembel, profesyonellikle ilgisi olmayan, hak ettiğinden çok fazlasını alan futbolcular, bilinçsiz, beyinsiz, fanatik, sadece bildiği belli kişilerin ağzından çıkan lafa kilitlenip koyun gibi güdülebilen, düşünmekten aciz öküz seyirciler sayesinde yıllardır şişirilen, iyice patlamaya yaklaşmış bir balondur.
bu rezalete doğru koşa koşa gidiş tam 24 sene önce başladı. 1996'da kurulan havuz sistemiyle kulüplerin yayın haklarından alacakları paralarla yatırım yapacakları ve bir anlamda pazarlanan asıl mal olan süper lig'i geliştirecekleri düşünülüyordu.
ama unutulan bir şey vardı. bu ülke türkiye idi ve bu ülkede iyi niyetle yapılan hiç ama hiç bir şey iyi sonuca ulaşmazdı. ilk ihalede ortaya çıkan 40 milyon dolarlık kazanç bazılarının ağzını sulandırdı. boka üşüşen sinekler gibi üşüştüler bu kaynağın üstüne, ülkede ne kadar kalitesiz, çapsız ama siyasetle bir şekilde ilişkili güç sahibi varsa hemen atladı futbol piyasasına. eskiden de böyle tipler vardı futbol piyasasında ama 2000 sonrası resmen bazı belediyelerin insan avutmak için, kaynak dağıtmak için kullandığı bir araç haline geldi futbol piyasası, eskiden alt liglerde yapılan bu işler son yirmi senedir kasımpaşa, osmanlıspor, başakşehir ve sayılabilecek bir sürü örneği gibi süper lig'e kadar taşındı. artık siyaset süper lig'de takımların hangi teknik direktörle çalışacağını bile belirler hale gelmişti.
ilk başlarda, gazeteciler, faal futbolcular, hakemler ve futbolcu eskilerinin içinde bu kaynağın farkına varan kişi azdı, ama zaman geçtikçe piyasanın içindeki herkes futbolun özünden uzaklaştığını ama çok fazla para kazandırdığının farkına varmaya başladı, ilk başlarda biraz gönülleri elvermeyen itiraz eden bir kaç kısık ses duyuldu ama o sesler de 2004 yılında ihaleyle bahis hakkının satılmasıyla o seslerde kayboldu.
kısacası özellikle 2003-2004 yılından beri ülkedeki futbol piyasasının içinde olan ayrımsız herkesin kazandığı para aslında şişirilmiş bir piyasadan elde edilen, belkide reel değerinin üç-beş katı fazla bir paraydı.
işin kötüsü özellikle son 6-7 senedir, bu piyasanın içinde olup hala o şişirilmiş paraları kazanmaya devam edip bu düzene uyan, aklı başında bir kaç insan durumun farkında ve özellkle kazançlarından olmamak adına kısık sesle bu durumu insanlara duyurmaya çalıştılar, kim bilir belkide vicdanlarını rahatlatmak için böyle davrandılar.
sonuçta deniz tükendi, balon şişebileceği kadar şişti, şu anda ha patladı ha patlayacak, kimse de elinde patlasın istemiyor, balon patladığında dökülecek pislikten kimse kendini kurtaramaz.
şimdi toplumun uyanık kesiminden olan yöneticiler işin farkında, içine girdikleri durumdan kurtulmak için kıvranıyorlar, siyasetçilere iyice yaslanmak için yollar arıyorlar, hiç birisi çıkıp "kardeşim siz siyasetçiler yıllardır bu piyasayı kullandınız, şimdide tamamen kurtarılmasına omuz atın" diyecek göt yok hiç birinde, bunu demekten öte yıllardır bu piyasaya akan kaynağın sömüren, har vurup arman savuran, egolarını tatmin eden, kendi reklamını yapan da büyük oranda (bir şekilde diğer yönetimlerin içinde zaten yer almışlardı) kendileri. siyasette son yirmi senedir bu piyasayı kullanırken nadiren de olsa karşılaştığı çatlak sesleri artık duymak istemiyor, bu piyasayı yönetenlere boyunduruğu geçirip hiç kımıldamayacak hale getirmenin fırsatını yakaladım kullanayım diye düşünüyor. belirlenen son federasyon bunun kanıtı ve hazırlığıydı, bu son bir kaç haftadır yaşananlar da siyasetin son uyarıları.
siyaset komut veriyor tüm futbol piyasasına "tamam gelip ağlayıp duruyorsunuz, belki düşünürüz bir şeyler, ama o çatlak seslerinizi kesin, bak sizin hepinizin ipi, tasması bende, ona göre diyor"
kısacası şu anda karşımızda olan balonun patlamayacağı kesin, kimse patlasın istemiyor, sadece insanlara en az nasıl fark ettirerek bu işi götürebiliriz sancılarını çekiyorlar. yabancı sınırı, yok yerli futbolcu yetiştirme hikayeleri hep bundan kaynaklı dikkati dağıtma çabaları.
sadece iki rakam vereceğim havuz sistemi kurulduğunda ilk yayın ihalesiyle futbol piyasası için ortaya çıkan kaynak ve son ihaleyle bu piyasa için ortaya çıkan kaynak.
1996 sezonluk 40 milyon dolar. (üç yıllık ihale- sadece ilk sezon için 40 milyon) 2016 sezonluk 100 milyon dolar. (5 sezonluk 500 milyon dolar-pazarlkla yapılan indirimleri saymıyorum)
şimdi soru şu; bu süper lig denen oluşumda 1996'dan beri 60 milyon dolarlık gelişim oldu mu?
bu arada siyaset ve belediyeler aracılığıyla aktarılan kaynakları bu işin içine hiç katmıyoruz, eğer aslında bizim sıradan insanın cebinden bu çamur gibi iğrenç piyasaya aktarılan kaynakları da hesaplayabilsek kim bilir önümüze nasıl bir çamur çukuru çıkacak.
şimdi gelelim asıl soruya, sizce bir balonu şişirmek için, böylesine çirkef, çamur haline gelmiş, futbolun özdünden uzaklaşmış, insanları birleştirecek değil tamamen kutuplaştıracak bir araç haline gelmiş bir oluşuma bunca kaynak aktarmak mantıklı mı, bu ülkenin insanlarına reva mı?
ben bu piyasanın da, ülkenin cumhuriyet tarihi boyunca hiç karşılaşılmadığı kadar yapısal bir yıkımla karşılaştığını ve bu yıkımın artık kurtuluşunun çok zor olduğunu, mali açıdan kurtulsa bile artık asla eski temiz özüne dönemeyeceğini, hatta yeni kurulan düzende bu özün bırakın özlenmeyi aranmayacağını bile düşünüyorum.
düşünce açısından süper lig tükenmiştir, özellikle tüketilmiştir, bu ülkede tüketilen onlarca başka şey gibi.
not: bittiği gbi kendi kendime sordum, hiç küfür yazdımmı diye, yazmadım herhal, valla çok felaket ilerleme var bende. kendime bile şaşırdım. :)) bazı şeyleri yinelediysem takmayın çok fazla, incelemeyin işte, basın eksiyi geçin. hayret bi şey.