1. şimdilik 20. dakkasına kadar izlediğim yapımdır. devamını en kısa zamanda izleyeceğim. Tabii ki öncelikle böyle bir uğraş için tebrik ederim. Bir iki ufak eleştirim olacak ama o eleştirileri aşağıda kendi hakkımda verdiğim bilgilerle birlikte değerlendirmenizi rica ederim. Tabii ki şimdilik 20 dakikası için gördüğüm aksaklıklar şöyle. sunum kısmında yıldız savaşları yazılarında türkçe karakterler olsaymış diye düşündüm. Nedense o atlanmış.

    Belgeselin yapım yılı da yayın tarihi ile yakın mı bilmiyorum ama sanki 15 sene öncesinin olayları gibi geldi. Hala böyleyse vay halimize dedim. Röportajlar o açıdan biraz özel seçim gibi de olmuş. Çok ilginç şeyler söyleyen var ama sanki öyle olmayan da var.

    Bu belgesel vasıtası ile bir itirafım olacak kendimi herhangi bir müziğe ya da alt kültüre ait hissetmiyorum. Kabaca 20 senedir rock ve metal dinlerim. En az bir o kadar elime gitar da alırım. Kendi halinde bir şeyler yapmaya çalışan birisiyim.

    Genelde elimden geldiğince kalabalıklardan uzak kalmaya çalışırım. Buna rağmen yolum elbette İzmir'in Alsancak'ına düştü. Belki bundan 12-13 sene önce uzun saçlarım hakkında konuşan tiplerin sesi kulağıma kadar gelmişti. Çok fazla umursamamıştım.

    Yaklaşık 10 senedir yeni kıyafet almıyorum. Nadiren işte hediye falan edilirse onlar yeni kıyafet olmuş oluyor. Siyah ağırlıkta bir giyim tarzım yok ama elbette siyah kıyafetlerim vardı ama artık o kadar siyah değiller. Yani sözün özü belgeselde bahsedilen tiplemelerin çoğuna uymuyorum.

    Ben müzikte üzerine emek sarf edilmiş melodiler arıyorum. Bunu da en çok rock ve metal müzikte bulduğumu söyleyebilirim. Tabii ki diğer türlerden de dinliyorum ama sadece bir yerlere gelmek için proje olarak ortaya konulmuş müziklerle arama mesafe koymaya çalışıyorum.

    Bir müzik türüne aidiyet hissetmeyen biri olarak rock.tribe.so adresinde bir site açtım. Bir nevi rock kabilesi anlamına da geliyor ama bu sadece biz metalciyiz kafasına göre değildi. Bu müziği sadece böyle bir aidiyetle ele alanlara da bir miktar karşı çıkıyorum.

    O yüzden bu bir yaşam tarzıdır, şudur budur denince ben biraz çekimser kalıyorum. İnsanlar kendilerini üretilen eserin emeğinde ya da genel olarak yaratıcılıkta tanımlasalar keşke diyorum. Tabii ki herkes mecbur üretecek anlamına gelmiyor. Özgün bir eserin tanınıp bilinmesi de bir açıdan yaratıcılığa öykünmek oluyor. Ki bence doğrusu budur.

    Aksi durumda biz şucuyuz dediğimizde, oranın çerçevesi ile zaten sınırlı bir dünya görüşü içinde kalırız. Bu zamanın protest müziği olarak ortaya çıkmış olmasını da boşa götürür. Bir yerden sonra geçmişin devrimleri, zamanın dogmatikliği anlamına gelebilir.

    İşte belgeselin bu tarzına da biraz da bu işin içinden biri olarak karşı çıktığımı söylemek için ekledim. Tabii ki dediğim gibi daha ilk 20 dakikasını izledim. Devamında belki bu dediklerime gönderme vardır. O zaman tekrardan onları da gelip yazarım.

    Bu arada videonun izlenmesinin düşüklüğü de ayrıca üzücü. Ben ilk kez bu sözlükte karşılaştım. Bu kulzos'a artı bir şey ama niye kimse paylaşmamış diye düşünmeden edemedim.

    Tamamını izledikten sonra gelen ekleme: Son kısımlara doğru biraz olsun bahsettiğim eleştirileri paylaşan bir iki tane açıklama varmış. Bir de bu belgeselin tarihinden emin olamadım. Güven Erkin Erkal'ın saçlarının beyazlığına göre bakarsak çok önce yapılmış bir belgesel izlenimi verdi bana.
    #187626 rock tribe | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    1belgesel