varoluşun başından beri insanlar için en gerekli olgudur. hatta, eğer insanlığın tek ortak bir dini olsaydı, onun saygı olmasını dilerdim.
benim dinlere bakış açım farklıdır, saygı duymakla birlikte. hatta bakış açısından ziyade teorim bile var. şöyle ki, henüz toplum kavramının yeni oturduğu zamanları düşünün. insanlar yeni yeni birlikte yaşamaya başlayıp, ortak alanlarda hareket ediyorlar. tarım başlamış, ufak tefek ticaret dönüyor takasla falan.
aynı zamanda insanın olduğu yerde hile hurda da başlıyor tabii ki. şuankine benzemese de toplumlarda söz sahibi olan liderler var. bunlar ds yönetmeyi öğrenmeye çalışan zeki adamlar.
o zamanlar şuankine benzer devlet sistemini kuramadıkları için, bu insanların toplum halinde yaşarken birbirlerine zarar vermelerini engellemen zor. o halde onları bu yaptıklarının bir cezası olduğuna, bir şekilde hesap vereceklerine, günah sevap defterinin varlığına inandırırsak, birbirlerine zarar vermekten vazgeçirebiliriz.
tüm dinlerin yasakladıkları şeylere bir göz atın, hepsi toplum halinde yaşamak için yapılmaması gereken şeyler.
şimdi, diyelim insanları bunlara inandırdın. artık toplum okay. sen de toplumun başındasın, toprak kavgaları başlamış. e ne lazım? şimdi sana çok iyi savaşan, emrinde savaşarak ölecek askerler lazım. okay, o zaman savaşta ölürsen direkt cennete gidiyorsun diye update getiriyoruz. çok zekice!
tabi toplumlar genişledikçe, bölgelere ve siyasi çıkarlara göre her dine yeni güncellemeler gelip şuanki haline evrilse de, keşke bütün bunlar yerine sadece saygı ve hoşgörüye inandırılsaydı insanlık. cehenneme gitmek gibi soyut bir korkudan ziyade, keşke tamamen başkasına saygı duyduğu için vazgeçseydi zarar vermekten. ya da cennet planları için değil, gerçekten hoşgörüsü için iyilikler saçsaydı etrafa. o zaman daha ikna edici olurdu diye düşünüyorum. çünkü saygı daha somuttur, şuan yaşadığımız hayatta mevcut. huriler belki gelir belki gelmez, her arzun belki gerçekleşir. ama saygı gösterirsen, saygıya inanan bir toplumda kesin saygı görürsün.