17 haziran'da yeniden başlayacak olan futbol müsabakası.
geride bırakılan 29 hafta itibariyle liverpool en yakın rakibi ve bir maçı eksik manchester city'nin 25 puan önünde lider. tabi söz konusu olan takım liverpool olduğu için kesin bir şey söyleyemiyoruz ama "normal şartlarda" şampiyon olacağı neredeyse kesin. 2013-14 sezonunda üst üste 11 kez kazandığı fikstür de dahil olmak üzere ilk kez bu kadar yaklaştılar. geçen sene kılpayı şampiyonluğu kaçırdıktan sonra kadroyu dağıtmadıkları gibi ( ki dağılmasını bekliyordum ben. sözgelimi 2009'da kaçırdıktan sonra -ki real ve manu'ya 4 atmışlardı o sezon- xabi alonso 30 milyona real'e gitti. gerrard'ın ayağının kaydığı sezonun yazında da suarez dünya kupasında chiellini'yi ısırdığı için futboldan men cezası aldı. ayrıca sterling ile görüşmeler tıkandı ve o da manchester city'ye transfer oldu) bu sezon da kupaya çok yakınlar. ve bütün gereksinimleri sağlamış durumdalar; 2008-09'da olduğu gibi saçmalayan "benim sistemime uymuyor" diye robbie keane'i gönderip yerine boyuna beraberlik alan takıntılı "mad scientist" rafael benitez yerine gayet esnek, olabildiğince kısıtlı malzemeyle (ki hala biraz kısıtlı bence, sonuçta robertson'un yedeği sağ ayaklı james milner) elinden gelenin çok çok fazlasını yapan bir menajer var. 2014'teki gibi kötü bir defans bloğu ve kaleci yok, kalede ederson'un yerine birinci kaleci olan alisson becker, önünde de eğer şampiyon olursa çok rahat sami hyypia'nın önüne geçecek olan, premier ligin en iyi stoperi olan virgil van dijk var. yedeği de dünya kupası finalinde oynadı, daha ne olsun?
ayrıca iki sezonun iyi özelliklerini barındıran bir takım var, skorer ve formda santrforlar (torres-suarez-firmino) çok güçlü merkez ortasahalar (gerrard, xabi alonso - gerrard, henderson - henderson, fabinho, keita).
sakatlıklarla boğuşan manchester city'nin önünde ise zor bir süreç var. premier lig yetmezmiş gibi bir de deplasmanda yendiği real madrid'i evinde ağırlayacaklar. guardiola yanlış hatırlamıyorsam jürgen klopp ile kupaları değiştirmek istediğini söylemişti. sırf arap sermayesi var diye psg ile asla bir tutulmamalı. paris sg (kısmen de olimpik lyon) ligue 1'in ayarlarıyla oynadı. * buna rağmen uefa'da çeyrek final'in ötesini göremediler. city'nin ise diğer çoğu ingiliz kulüplerinde olduğu gibi bir tarihi, kültürü var. zamanında manu ile girdiği rekabet var ki o zamanlar boyuna küme düşüyordu. şimdi roller değişti sayılır.
arsenal... ligin son namağlup şampiyonu. thierry henry gittikten sonra bir türlü yerine yeni bir süperstar gelmedi. mesela rakibi rus sermayesi altında chelsea drogba, ballack, john terry, frank lampard, michael essien gibi takımı tutacak, şapkadan tavşan çıkartacak birini sürekli bulmayı başardı. zaten bu isimlerle uefa şl'yi kazandılar. arsenal ise "henry'nin aldığı parayı vermezseniz giderim" diyen adebayor'a kaldı. ki o da gitti zaten. 2015-16'da iki maçta da yendikleri leicester'a şampiyonluğu kaptırdıkları sezon birçok şey ayyuka çıktı zaten. sonraki sezon şl'ye bile gidemediler.
manu zaten alex ferguson idaresi altında iken... o isimleri hep buldu. önce cantona, sonra cole-yorke ikilisi sonra van nistelrooy, sonra ronaldo-rooney... bunun yanında vasatın biraz üstü isimleri takımda sürekli bulundurarak onlardan gerektiği zaman yararlanmayı gerektiği zaman göndermeyi beceriyordu. mesela 2011 şl finalinde rezalet bir performans sergileyen anderson'u 20 maçtan fazla oynatmazdı. oysa günümüzde jesse lingard denen yetenek fakiri bir sezonda 30 üstü lig maçına çıkabiliyor! dediğim gibi manu'da "ferguson'un kullandığı vasatın biraz üstü futbolcular" fazlasıyla var. ama bir nemanja vidic, ryan giggs yok. hatta solskjær bile yok! de gea ve pogba (ki o da tartışılır) dışında birinci seviye oyuncusu yok be yazık ki. o eksikliği gidermek için alexis sanchez'i aldılar zamanında, ne yazık ki yanlış tercihti.
her ne kadar bu girdiyi girdiğimi unutacak ve ligi izlemeyecek olsam da herkese başarılar.