insanın yükünü hafifleten, yorgunluğunu alan şey. hayatınızdaki boşluğu doldurmuyor belki, bazen somut olarak da bir etkisi yok yaşamınıza ama o boşlukla da nasıl yaşandığını gösteriyor. bu bile sanatı başlı başına bir ihtiyaç haline getirir.
bir arkadaşımla konuşurken sormuştum her şey çok anlamsız gelirken napıyorsun diye. sanki insan boşlukta asılı kalır gibi olur ya ben o boşlukta film izliyorum, müzik dinliyorum, sanata yöneliyorum yani demişti. sonra bir trafik kazası geçirdi, hafızasını kaybetti. valla ben de sadece filmlerde olur sanıyordum. neyse. içimde bir boşluk var nasıl dolduracağımı bilmiyorum, dedi. sanat diyince hep bu olay aklıma geliyor.
ben kendime düzenli aralıklarla sorarım, üç gün sonra, on gün sonra ya da bir yıl sonra ölecek olsam kalan ömrümde napardım diye. cevabı bulunca benim için hayatın ne anlam ifade ettiğini çözeceğim sanki. bir gün şunu dinlerken dedim ki son on dakikamı yaşıyor olsam bunu dinlemeye devam ederdim, mümkünse ağaçların arasında. şansa bak ki birkaç gün sonra okuduğum bir yazıda da şu alıntıyı gördüm: Belki de sabahları bir saat yürümek ve 5. senfoni’yi dinlemek için gelmişizdir Dünya’ya.