Uzun zamandır yazmak istediğim bir konuydu. etatizm'i anlatırken son paragrafta "detaylı yazmak" gerekir demişim ve üstünden bir yıl geçmiş.
101 yıl önce bugünlerde tam bağımsız Türkiye için yıllar sürecek bir mücadeleyi başlatan atatürk'ün cumhuriyet'i kurduktan sonra ekonomik bağımsızlıktaki başarısının da sözlüğe girmesi gerekliliğiyle başlayalım.
Savaş sonrası yorgun düşmüş genç cumhuriyet'in üzerine bir de osmanlı'nın dış borçları (107 milyon altın liralık borç) bırakılmıştır. Ayrıca dışa açık ekonomik (mal, hizmet, sermaye ve işgücü gibi üretim faktörlerinin dünya ekonomisi ile bütünleşmesi) yapı benimsenmiştir (bkz: lozan antlaşması). Yani Cumhuriyetin ilk yıllarında liberal bir politika izlenmiş ve ülkenin mevcut durumu ile istenilen başarı elde edilememiştir.
Atatürk'ün "Ekonomide ferdin gerçekleştiremediği faaliyetleri devlet kendi üzerine alabilir" ifadeleri ile temel aldığı kalkınma modeli ve Ulusal ekonomi kurma çalışmaları ilk 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlarla başlamıştır.
1929 yılı büyük buhranı bütün dünyayı etkisi altına aldığında Türkiye'de ekonomide devletçi politikaya geçiş yapılmıştır. Bu politikalar doğrultusunda 1933'te ilk sanayi planı hazırlanmıştır. Bu özgün modelle devlete, ekonomiye müdahale etme görevi verilmiştir. Devlet de bu görev bilinciyle istihdam, para ve fiyat istikrarı, hakça gelir paylaşımı ve dengeli dış ödeme gibi bir iktisat politakısını esas almıştır. Celal bayar bu yapıyı üç ayaklı bir devlet olarak tanımlamıştır:
1) Dengeli kalkınmayı güvenceye alan, mal ve mali piyasalardaki dengeyi kuran ve sürdüren "düzenleyici devlet” 2) gelirin yeniden dağıtılması ve toplumsal koruma politikasına odaklanan “koruyucu devlet” 3) asıl işveren konumundaki “girişimci devlet”
Söz konusu ekonomik sistemi, Alman iktisatçısı H. Laufenburger, "devletçilik sisteminin Türkiye’deki uygulaması 19. yüzyıldan beri savunulan düşüncelerden alınmış bir sistem değildir. Bu sistem Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuştur ve bizzat Türkiye’ye özgü bir sistemdir” şeklinde tanımlamıştır. Celal bayar ve Laufenburger'ın açıklamalarından anlaşılıyor ki sosyalist ve kapitalist sistemin karması bir sistem kurgulanmış.
Bu dönemde ekonomide “dört sihirli denge” diye bilinen “para miktarı-harcama miktarı”, “kamu harcamaları-vergi gelirleri”, “dış gelirler-dış harcamalar” ve “kamu sektörü- özel sektör” dengeleri iyi kurulmuştur. Türkiye Bu dengeci iktisat politikası ile uyguladığı iki beş yıllık sanayi planı sayesinde dışticaretini toparlamış, cari açığı denetim altına almış ve kalkınmaya başlamıştır. Ulusal gelirin bir kısmının, yatırımlarını gerçekleştirmeleri için kamu ve özel sektöre aktarılması devlet kontrolünde gerçekleştirilmiştir. Yatırımlar yeni vergi uygulaması yapılmadan düzenli vergi ve iç borçlanma ile yapılmıştır. 1930'larda enflasyon yüzde sıfırlara indirilerek Türk parasının değeri korunmuştur.
Yine büyük buhranda Türkiye Cumhuriyeti, döneminin ilk döviz krizine girmiştir. Bu krizi atlatmak üzere İsmet İnönü’nün çağırısı ile Milli İktisat ve Tasarrufu Cemiyeti kurulmuştur. Bu cemiyet halkı tasarrufa ve yerli malı kullanmaya yönelten çalışmalar yürütmüştür.
1927 yılında çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu ile sanayi üretimi teşvik edilmiştir. Ancak, özel girişimler sermaye yetersizliği nedeni ile beklenen seviyeye ulaşamamış ve Devlet İktisadi Teşekkülleri (İDT) kurulmuştur.
Birinci beş yıllık Sanayileşme planı kapsamında büyük adımlar, 1933’te kurulan Sümerbank ve 1935'te kurulan etibank'la atılmıştır. Sümerbank vr etibank sanayi yatırımlarını tasarlayarak projeler yapmıştır. Bu sayede imalat sanayisinde ve ara mallar üretiminde iyi bir hamle yapılmıştır. Planın finansmanı, sovyetler birliğinden alınan 8 milyon dolar, sümerbank'ın yatırımı 41,6 milyon ve iş bankası'nın yatırımı 2,4 milyon lira ile sağlanmıştır. Türkiye'nin sanayileşmesinde önemli rol oynayan sümerbank 2004 yılında özelleştirilmiştir.
İki beş yıllık planda aşağıdaki sanayi kollarının kurulması planlanmış: - suni İpek - Gemlik - Sömikok - Zonguldak - Gülyağı- Isparta - demir Çelik –Karabük - Kağıt -İzmit - Kükürt-Keçiborlu - süngercilik- Bodrum - Cam-Paşabahçe - Pamuklu dokuma - Bakırköy, Kayseri, Ereğli, Nazilli, Malatya, Bursa Merinos - kendir- Kastamonu Ve bunların hepsinin kuruluşu 1938'e kadar tamamlanmıştır. hammaddeleri yurtiçinde var olan ve kısa vadede sağlanabilecek sanayi kolları özellikle seçilmiştir.
Sonuç olarak izlenen devletçi ve dışa kapalı ekonomi politikalarıyla ortalama büyüme hızı %6'ya çıkmıştır. Yeni Türkiye'de bu rakam 2019 yılı için %0,9 (!)
Yararlanılan Kaynaklar: Maliye Dergisi- Ocak-Haziran 2009/ sayı 156 Üçüncü Sektör Kooperatifçilik dergisi - 2010 tobb.org.tr Sosyaldemokratdergi.org