1. Son paylaşımları neticesinde tüm toplumun tepkisini çeken, nasıl tanımlayacağımı bilemediğim bir şahsiyet, ünlü, vb, "ama amerika çok güçlü ağbi" "ama onlar süper güç gardaşım" "işleri güçleri dünyayı karıştırmak yiğenim" "olli bunlar dış güçler" gibi söylevleri bir kenara bırakıp, biraz objektif bir değerlendirme yapalım mı? Evet, evet; yapalım.

    Dünya siyaset tarihine bir kuruşluk merakı olan ve bu konu üzerine okumuş, izlemiş kişiler bilirler ki; abd ve bir dönem sscb, illuminati, masonlar, mistik kahramanlar aracılığı ile bir günde süper güç olmamışlardır. Gönül ister ki uygarlıklar tarihinin başlangıcından bu yana bir okuma / araştırma yapılsın ama şimdilik 1. dünya savaşı sonrasında dünyanın içerisine girdiği serüveni anlamaya çalışmak da kıyısından yeterli olur. (tüfek mikrop ve çelik - ulusların düşüşü - bernard lewis referansları başlangıç için iyidir.)

    Nedir bu ülkeleri süper güç diye nitelendirdiğimiz devlet haline getiren sizce ? Silah mıdır, tarım mıdır, nüfus mudur, teknoloji midir, yoksa başka bir şey mi? Evet, bunların hepsi tarihsel süreçler içerisinde çok önemli parametrelerdir lakin tek başlarına yeterli olabilmişler midir ? yoksa sadece basit bir katalizör görevi mi görmüşlerdir ? Konusunda uzman her otoritenin, tarihçinin, siyasal bilimcinin görüşleri yer yer farklılık gösterir; ve bunun başlıca sebebi de zannımca siyasi ideolojileri ve ulus devlet kavramına olan aidiyet duygusudur. Kısacası ortaya konulmak istenilen gerçekleri, kendi pencerelerinden yorumlamışlardır. Ülkemiz özelinde de özellike ittihat terakki dönemine dair araştırmalar sonucunda elde edilen çıktıların da birbirlerine antitez oluşturmakla beraber; "vatan hainliği" kavramının da ne kadar yoruma açık olduğu ta o yıllarda bile gözlemlenebilir. Neyse, konudan sapmadan ve başınızı ağrıtmadan şunu söylemek isterim ki;

    Bu ülkeleri süper güç haline getiren veya kendi dönemlerinde dünyanın jandarması haline getiren şey "propaganda" gücüdür. Hitler'in bile Nietsche'nin psikoloji kuramını nasıl propaganda haline getirdiğini ve toplumda ne denli bir karşılık bulduğunu hatırlayın. En insani düşüncelerin bile, "başarılı" bir kitle katliamlarına nasıl zemin hazırladığını görmek için çok uzağa gitmeye gerek yok yani.

    Hep dediğimiz gibi dünya ve insanlar değişti; son dönemde ise covid özelinde iktisadi sistemlerin çöktüğü kanaatim hala geçerli olmakla beraber, dünyanın yeni bir şey söylemesi gerektiği konusunda sanırım hemfikirizdir.

    Ve geçmişten günümüze kronolojik sıra ile geldiğimiz zaman her daim "yeni bir şeyler söyleyen" ülkelerin başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Elbette bu başarı dediğimiz şey, insani bir şey midir veya dönemin gerektirdiği ölçüde ahlaki midir tartışmaya açıktır. Lakin tek bir gerçek vardır ki, son 10 yılda devletlerin bir numaralı propaganda aracı "sosyal medya" olmuştur. Yazarlarımız arasında iletişim uzmanları, sosyologlar muhakkak vardır; onların da görüşlerine muhtaç olduğumu ayrıca belirtmek isterim.

    Konvansiyonel medyanın geldiği nokta esasen tüm dünyada aynı. Birkaç farklı avrupa ülkesi haricinde, medya dediğimiz aygıt farklı bir yöne evrilmiş; gazete, televizyon gibi medya unsurlarının yönlendirici / dönüştürücü etkisi sosyal medyaya kaymıştır.

    Her ne kadar sosyal medya platformlarında (ekşiden sonra sözlük olarak artık sadece kulzos ve linkedin üyeliğimi saymazsak) yer almasam da "Aaa kim kardashian kim, hiç duymadım" diyecek kadar yapay bir coolluk içerisine girecek değilim. Fakat son günlerde ortaya çıkan tepkiden ötürü biraz daha inceleme şansım oldu. Ben, bu kadını elbette tanıyordum ama sadece poposu ile. (ki bana göre leş) E dünya bu kadını poposu ile tanıyor da, amerika tanımıyor mu ? Onların cinsel dürtüleri yok mu ? Trump'ın kişiliği buna en bariz örnektir ama ucuz bir örnektir. 180 milyona yakın takipçisi varmış. Üşenmedim, durum bizde ne diye biraz baktım. Tüm spor kulüplerinin, kamu kurumlarının, siyasetçilerin, ünlülerin, aklıma geldiği ve bulabildiğim kadarı ile diğer bilim adamlarının, fenomenlerin profillerine baktım. Sonuç; hepsinin takipçi sayılarını toplasak, kim kardashian'ın yanından geçemiyor. Sahte hesap, para ile alınan hesaplar varmış; doğrudur ama sanırım bu tüm dünyada geçerli değil mi ?

    Az önce dediğim gibi dünya değişirken, insanlar da ve değer yargıları da değişiyor. Bizim jenerasyonun evlerine her gün, hangi ideolojiyi temsil ederse etsin muhakkak bir gazete girerdi. E akşam haberleri izlenir, ödevler için ansiklopedi karıştırılır, ve pazar günü bizimkiler dizisini takriben yatılırdı. Türkiye özelinde dünya buydu.

    Şimdilerde ise bir konuda haber almak, bilgi edinmek ve dünya gündemini takip etmek çok daha kolay. Fakat artık haberlerde de yeni bir şey yok değil mi ? Önceden sadece gazetelerin 3. sayfasında yer alan haberler, şimdi tüm medya unsurlarının tek gündemi haline gelmiş durumda. E yeni gelen jenerasyonun da merak ettiği şeyler daha farklı olsa gerek ki "fenomen" denilen kişilerin türemesi bunun sonuçlarından birisidir.

    Amerika veya ermeni soykırımını tanımak isteyen, bu konuda türkiye'yi siyasi bir hapishaneye sokmak isteyen ülkeler sizce artık bunu meta maliyetleri gitgide yükselmiş olan yazılı bildirimlerle veyahut rating'ler dolayısı ile maddi kazanç kaynaklarından vazgeçip bu konuyu ne şekilde tekrar gündeme getirebilirler sizce ? Evet, sosyal medya ile.

    İnsanlık tarihine çok girip, bilmişlik yapmayacağım ama sistem özelinde ve ekonomi düzleminde kapitalist sistemin tüm yarattığı metanın toplum düzeyinde kadın / erkek ilişkileri üzerine olduğunu görmek için London school mezunu olmaya gerek yoktur değil mi ? Haliyle kadını, erkeği bir figür haline getirip, yeni emperyalizm anlayışı altında patentleşmeye giden bir ekonomik sistemden bahsediyoruz. Dolayısı ile kadının götü ve erkeğin saçları, kasları üzerine merak uyandıran, onlar gibi nasıl olurum kaygısı gütmelerini sağlayarak ve insanları tekdüze haline getirip, birbirlerine / başkalarına benzeme kaygısı ile para harcatmaya zorluyoruz. Haliyle, insanlar new york times'ta petrol fiyatları ilgili makale okumaktan ziyade; kardashian'ın götünü, ronaldo'nun yeni saç modelini öncelikli haline getiren bir toplumun unsuru haline geliyor.

    Özetin, özeti : Sizce 1915 olayları veya tüm ideolojik kaygılar ile yapılacak propagandalar için ekstra maliyete girmeye, toplumları farklı mecralarda örgütleyip kamu harcamalarını artırmaya gerek var mı böyle bir dönemde ? Elbette yok. Ne de olsa elimin altında bir çift popo var değil mi ? Newyork Times'tan, dünyadaki tüm gazetelerden, medya aygıtlarından daha çok "tık"lanan bir meta var elimde. E neden kullanmayayım bunu ?

    Sonuç : Götten, propagandaya giden bir süreçtir bu. Ama ülkece bir cevap verme gereksinimiz olduğu da aşikardır, ve bu konuda demet akalın'dan "ay sanane be slk" minvalinde bir tivit ile derhal yanıt vermeliyizdir. Kardashian, bir figürdür.

    (Not : 1915 olayları ile ilgili şahsi görüşlerim bende kalsın. Eleştirdiğim veya olumlamaya çalıştığım şeylerin farklı olduğunu umarım izah edebilmişimdir.)

    Edit : Bazen göt demişim, bazen popo. Sanırım kibar bir dille başlamak isterken, sonra özüme dönmüşüm.
    #178343 becoolnotfool | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0tanınmış kişi