her sayfasında "hamileyken kullanmayın" uyarıları barındıran uzun bir prospektüse sahip, kullanmadan önce okurken dalga geçtiğim neredeyse her şeyi kullanırken yaşadığım ilaç. iyi yönünden bakarsam bana büyük konuşmamak gerektiğini öğretmiştir*.
öncelikle yeni kullanmaya başlayacak veya kullanmayı düşünen insanlar, insancıklar için bir şeyler karalamak istiyorum buraya. lütfen, eğer fazla sayıda sivilceleriniz olmamasına rağmen doktorunuz ilk olarak roaccutane'ı önerdiyse direkt uzaklaşın ordan. doktorunuzu değiştirin, ilk çare hiçbir zaman roaccutane değildir. roaccutane'a varana kadar bir sürü merhem bir sürü çözüm var denemeniz gereken. tüm çözümleri deneyip sonuç alamadınız mı? beslenmenizi düzeltin. eğer ergenlik sivilceleriyse zaten bitecekler, niçin ilaçlarla uğraşasınız?
roaccutane öncesi tüm çözümleri deneyip sonuca ulaşamadığınızı ve roaccutane'a başladığınızı varsayarak devam ediyorum. kullanırken dudaklarınız çatlayacak, vücudunuz kuruyacak, durduk yerde burnunuz kanayacak bunlar küçük ve zamanla alışacağınız yan etkiler aslında. yaşarsanız korkmayın, normaldir. krem kullanmayı sevin. bolca ihtiyacınız olacak. ben kullanmamayı seçmiştim öyle de hayatınızı idame ettirebiliyorsunuz. belli bir zaman sonra depresif bir hale bürünebilirsiniz. "10.000 kişide bir görülen çok seyrek bir yan etki"ymiş bu, roaccutane öyle iddia ediyor en azından. bu yan etkiyi yaşarsanız eğer seçilmiş kişi olarak hitap edebilirsiniz kendinize, belki yüzünüzü güldürür.
kullandığınız süre boyunca en başta ayda bir kan vereceksiniz sonra bu iki ayda bire falan düşüyordu galiba. karaciğer enzimlerinizin normal seviyelerde olup olmamasına bakıyorlar bu tahlillerde. normalse veya küçük farklılıklar varsa devam edeceksiniz kullanmaya. sürecin geneli bu şekilde.
---
benim neler yaşadığıma gelirsek, ben kullanmadan önce bu tip yazıları okumuştum. o yüzden belki faydam dokunur birilerine. daha öncesinde başka ilaçlar merhemler falan da yazmıştı doktorum bana. ben merhemleri kullanmadım kullansam fayda edebilirdi. krem sürmeyi sevmediğimden ötürü kullanmamıştım, tek nedenim bu değildi tabi. ergenlik sivilcelerimdi onlar, öyle çok da değillerdi. bana kalsa geçeceklerdi yani. annem, babam bir olup götürmüşlerdi beni doktora. neyse merhem faslını bu şekilde geçmiştim. kullansam fayda ederlerdi bence.
sonra annem iyice taktığı için yüzümdeki sivilcelere, roaccutane mevzusu çıktı ortaya. ilk başta olumlu yaklaşmıştım. sonrasında araştırdıkça gerek enzimler gerek depresyonlar içimi bunaltmıştı okuduklarımda. gerçi ruhsal sorunları umursamamıştım çok, doğabilecek fiziksel sorunları daha çok önemsemiştim. ben güçlüydüm, komiktim, eğlenceliydim, "ben mi depresyona giricem hahaha"ydım, kendimle dalga geçerdim, insanları çok da umursamazdım... atlatırdım yani kısaca. ben, ben kalır yoluma devam ederdim. neyse, ben aileme "bakın bu ilaç böyle böyle sonuçlara yol açabiliyormuş, ben kullanmak istemiyorum" demekten yorulmadım onlar da çeşitli tehditler savurmaktan yorulmadılar. gittiğim doktorlar, annemin hemşire arkadaşları bile şaşırmıştı aklımdan asla çıkarmadığım bir cümle vardı "normalde çocuklar ister aileler izin vermez, sizde tam tersi var çok şaşırtıcı".
20 mg'la başladım kullanmaya. her şey normaldi aslında en başta. "ne olabilir ki kullanıcam 8 ay biticek sonra yüzümde de kalmaz bir şey işte" deyip geçiyordum aslına bakarsanız. bir yerden sonra derslerin ortasında durduk yere burnum kanamaya başlamıştı, bazen ben fark etmiyordum hatta. ya arkadaşlarım ya da hocalarım fark ediyordu. kaç dersin ortasında çıkıp tuvalette kanamayı durdurmaya çalıştığımı bilmiyorum. dudaklarım çatladı, krem sürmediğim için ara ara kanadılar da hatta. acı çekmek istemiyorsanız krem sürün dudaklarınıza. bazen insanlar zorla sürüyorlar çünkü. hatta bir keresinde sahneye çıkıcaz, dudaklarım nemlensin diye arkadaşım ruj sürmüştü bana*.
kan tahlili günlerini gerilerek beklerdim ben. kimse damarımı bulamazdı ya patlatırlardı ya üç dört kez denerlerdi. annem almaya başladı sonra kanımı, hem okuldan da kaytarmamış oluyodum tahlil yapılacağında. annem hemşire olduğundan zaten her gün gidiyordu hastaneye, sadece o gün sabah kanımı da alıp gitmiş oluyordu. ama annem de damarımı bulmakta zorluk çekiyordu, bende de böyle böyle kan verme fobisi oluştu sonra. tahlillerimde bir sorun yoktu her tahlile itiraz etmek için ben de bakardım çünkü. "bak işte değerlerim kötü çıkmış" demek için fırsat kolluyordum. ama hiç o fırsatı yakalayamadım.
ilacın dozu 20 mg'da kalmadı tabii ki. 40 mg'a kadar çıkarmıştık bunu. birkaç ayın ardından sonra dudak kuruluğum halen daha devam etse de burnum kanamıyordu eskisi kadar. ama ruhsal sorunlar yaşamaya başlamıştım. bazen neye üzüldüğümü bilmeden ağladığımı hatırlıyorum. kimselere göstermeden, bazen salonda bazen odamda, banyoda, okulda... "bitse de gitsek" dediğim şeyin ilaç olmadığını fark etmiştim. herhangi bir kötü olay normalden çok daha fazla etkilemeye başlamıştı beni. normalde denemelerim veya sınavlarım kötü geldiğinde üzülmeyip sonrakilerde düzeltmeyi bilirdim, ilaca başladıktan sonra tüm olumlu yanlarımı kaybetmiştim. dediğim gibi olumsuz küçücük bir olayda yıkılırdım. kendimi yeniden yapmaya çalıştıkça, gücümü toparlamayı denedikçe yaptığım kısımları yıkan bir şey vardı sürekli içimde. ben değildim, yemin ederim ben değildim kendimi yıkan. bir çıkış yolu, bir ışık var mı hiç emin olamadım. güya güçlüydüm ya, beni darmadağın eden şey yirmişer mg'lık iki adet küçük pembeli beyazlı haptı. güçlüymüşüm çokça. sonra ekşi'de okuyup hafife aldıklarım aklıma gelmişti, "sağlam bir psikolojisi olan insanları bile hiçe sayabiliyor bu ilacın yan etkileri"...
en son her şey dayanılmaz hale gelince gidip "ben bu tükürdüğümün ilacını bırakmak istiyorum, farkında değilsiniz hiçbir şeyin ama ben intihara yürüyorum" diye yarım bir blöfle geri adım attırmayı başarmıştım. çok da ciddiye alınmamıştım ama bir ay daha erken bırakmıştım ilacı. bence başarı sayılır.
şöyle ya da böyle bir şekilde atlattım, benden çok o anlarda bana yanımda olduğunu hissettiren insanların emeği var. sadece halen daha her şeyden eğlence çıkarabilen kendimi özlüyorum. çok çok özlüyorum hem de, çünkü o zaman daha iyi ifade edebiliyordum kendimi en azından, "insanlar ne der?" diye düşünmeden bazen rezil bazen güzel şeyler yapmaya cesaretim vardı, şu an yok. tek etken roaccutane olmayabilir bunda ama büyük bir payının olduğundan eminim.
ilacı bıraktığımda aslında herkesten yüzüme dair iyi yanıtlar almıştım. bahsettiğim sahneye çıkmadan önce bana zorla ruj süren arkadaşım, durup durup "tertemiz olmuş yüzün maşşşalllah" derdi. yani ilaç sivilceleri geçiriyor ben aksini iddia etmiyorum.
bırakalı 1,5 yıldan daha fazla oldu, şu an tekrar sivilceler çıkıyor yüzümde. ben yine umursamıyorum sivilcelerimi, annem yine takık.
son bir not olarak, ben öncesinde başka şeyler denemeniz için size yalvarırım. kimsenin yaşamasını istemediğim şeylerdi çünkü. kullanan herkes yaşar demiyorum ama ihtimal var. değer mi değmez mi düşünüp tartın isterim.