netflix'in ikinci türk yapımı dizisi. ingilizcesi the gift hafızam henüz tazeyken yazayım hemen. bir ressam olan atiye isimli hanım kızımızın göbeklitepe'den nemrut'a, şahmaran efsanesinden yıldızlara uzanan ilginç hikayesi anlatılıyor. müzikler nefis, senaryo, görüntü yönetmenliği enfes. tek sırıtan durum beren saat'in rahatsızlık verecek derecede abartılı oyunculuğu. özellikle ilk bölüm sinir bozuyor, sonrasında ya düzeldi ya da ben artık önemsememeye başladım da diziye devam edebildim. ayrıca tim seyfi isimli aktöre sormak istiyorum. abi sen insan mısın? kaç dil biliyormuş diye şöyle bir araştırdım adam 5 dili (ingilizce, fransızca, almanca, italyanca, türkçe) akıcı konuşabiliyor, bunun dışında 5 farklı dilde de (sırpça, arapça, boşnakça, ispanyolca, çeçence) rollerde oynamış. yerli ve milli christoph waltz'ımız var ve farkında değiliz. vay arkadaş... dizide bir karadenizli müteahhiti canlandırsa sırıtmazmış. hatta bir ara kafasına bareti geçirince göbeklitepe'ye toki binası dikecek diye korkmadım değil.
hakan muhafız'ı izlemedim, dolayısıyla kıyaslayabileceğim diğer örnekler televizyonda yayınlanan; sırf dakika doldurmak için yüzyirmi saniye arabadan eve slow motion yürüyüş sahnesi ekleyen 3 saatlik rezil diziler maalesef. şunu fark ettim ki istenince gayet kaliteli işler yapabilecek insanlar var bu ülkede. ayrıca içki kadehlerinin bulanıklaştırılmadığı, sevişme sahnelerinin kesilmediği, küfürlerin makaslanmadığı anları görebilmek insanı ilginç hissettiriyor.
bazı mantık hataları da var elbet ama o kadar da olsun diyerek karantina günlerinin bir diğer dizisine doğru yelken açıyorum.