sanırım belli bir yaştan sonra insan hayatın gerçeklerine fazla gömüldüğü için, hayatın sillesini ziyadesiyle yediği için, tecrübelerle yoğrulup, hatalarla boğustuğu için.... kısacası günlük hayatta zaten bi sürü sorun ve sorumlulukla uğraştığı için bir de kitaplarda veya filmlerde kasvetli konulara maruz kalmak istemiyor bünyem artık.
ikinci olarak da: karmaşık hikayeler, okuyucuya tabak içinde sunulmayan, kendisinin anlaması beklenen konular, imgelerle anlatım...vs bunlar da yoruyor beni. adam ne yaşıyorsa ne hissediyorsa yekten söylesin; metaforlara, imgelere boğmasın beni. hikayeyi de bi başından bi sonundan, bi ortasından anlatmasın.
yaşlandım ben yaşlandım. eskiden en sevdiğim türdü felsefe ve sürrealist romanlar/hikayeler.. yaşlandıkça bi realist oldum. gerçi sürrealizmi hala severim; sıkmaz, boğmaz beni.
ne diyosun özet geç diyeceksiniz, bi de ee bilge karasu'yla ne alakası var bu yazdıklarının...
şöyle söyleyeyim: sıkılıyorum okurken. (itiraflara yazam ben bunu.)
hamiş: aynı zamanda bir piyanist ve müzisyen olduğunu yeni öğrendim.