besteciler bu dönemde elitizmden kopmuşlardır. artık besteciler "yeter lan saray için müzik yaptığımız, biraz halk da anlasın müziğimizi" deyip halkın da anlayabileceği, zevk alabileceği besteler yapmaya başlamıştır. tabii dini müzik konusunda tam olarak böyle denemez, orası ayrı bir konu. avrupa'da o dönemler bir müzisyen ya kilisede ya da sarayda çalışıyordu. kilise müziğinde de amaç belli olduğu için "müziğmizi cemaat için yapalım" duygusu pek olmamıştır kilise bestecilerinde.
tabii müzikte değişen yapı değil, konu olmuştur. klasik besteciler, barok bestecilerden öğrendiklerinin üzerine koayarak bir şeyler ortaya koymuşlardır. mesela wolfgang amadeus mozart, johann sebastian bach'tan epey etkilenmiştir. klasik müzik/#145308 numaralı girdimde de bu müziğin bir geçiş dönemi müziği olduğundan bahsetmiştim zaten. sanatta rokoko neyse, klasik müziğin başları da bir nevi odur.
tabii 19. yüzyıla yaklaşırken, enstrüman yapım tekniklerinde de gelişmeler yaşandı. bu da klasik müziği, klasik müzik yapan şeylerin başında geliyor.
mesela fortepiano'nun icadıyla, klavsen'in pabucu dama atıldı. hatta öyle bir dama atılmak ki, soğuk geçen bir paris kışında bir konservatuvar ısınmak için tüm klavsenleri yakmış.
ama piyanonun da tüm dinamik aralıklarını kullanmak klasikçilerden çok romantiklere nasip olacaktır. zira piyano da bu dönemde hala bir emekleme döneminde. mesela mozart'ın kullandığı piyano ile chopin'ın piyanosu arasında epey fark var.
ayrıca bu dönemde klasik gitar da altın çağını yaşamıştır. gitar, bugünkü altı telli formunu da bu dönemde kazanmıştır.
ama bu dönemin en adam yerine konmayan müzisyenleri kontrbasçılardır. adamlara resmen "canım sen çello ne çalıyorsa onu çal" demişler. besteciler kontrbas için ayrı partisyon yazmaya üşenmişler hep. kontrbasçıların da zamanı romantik dönemde gelecektir.