daniel dennett'ın bilincin işleyişine dair bilgi ve teorilerini anlattığı kitapları arasında en bilinenlerden biri.
en aklımda kalan kısımlardan biri, dennett'ın yanlış hatıraların oluşumunu yorumlarken değindiği "stalinesque" vs "orwellian" konseptleri.
herkes bilir ki insanın hatıraları çoğu zaman gerçeğin modifiye edilmiş halidir, özellikle kriminal durumlarda görgü tanıklarının doğruluğuna inanarak verdikleri ifadeler çoğu zaman gerçekle örtüşmez. geçmiş deneyimlerimiz, eğilimlerimiz, önceden yerleşmiş beklentilerimiz ve olay esnasındaki duygu durumumuz neyi nasıl hatırladığımızı etkilese de bu montajlama sürecini bilinçli şekilde takip edemeyiz.
atıyorum, esmer tenli insanlara karşı bir sebepten önyargınız var. geçmişte size zarar verenler çoğunlukla esmerdi, haberlerde veya dizilerde sık sık bu kategorideki insanların suça bulaştığını görüyorsunuz, netice itibariyle stereotiplerle yaşayan tırt bir ırkçı olduğunuz için esmerleri sevmiyorsunuz. yolda yürürken bir kapkaç olayına şahit oldunuz, önünüzdeki kadının çantasını alıp kaçan şahsın beyaz tenli olduğunu kısa bir süre için de olsa net şekilde gördünüz. ancak şansa bakın ki olaydan hemen önce, kız arkadaşı ayakkabısını bağlarken onun çantasını tutan esmer bir adam da görmüştünüz. önyargılarınız, olayın adrenalini ve saniye farkıyla gördüğünüz adam birleşip voltran'ı oluşturdu ve netice itibariyle, polise verdiğiniz ifadede kapkaççının esmer olduğunu büyük bir kesinlikle belirttiniz. [sen senaryo yazma ulan ayı]
şimdi orwellian süreç geçerli ise, beyniniz 1984'ten esinleniyor ve yaşanmış tarihi belgeleyen kanıtları yok edip kendi versiyonuyla değiştirerek sizi manipüle etmiş oluyor. yani çok kısa bir an için de olsa el değmemiş gerçek anıya sahiptiniz, kapkaççının beyaz tenli olduğunu biliyordunuz, ancak sonrasında beyin hemen yeni bir film hazırlayıp bu anının üzerine çekti ve artık orijinal anıdan iz yok, zihninizdeki sahnede başrol artık esmer.
'stalinesque' süreç ise başka bir yoldan ilerliyor. beyniniz, sovyetler ile özdeşleşen sahte itiraflar ve tiyatrodan ibaret duruşmalar vesilesiyle tarihi gerçek zamanlı olarak yanıltma fikrini beğeniyor. kapkaççıyı görmeniz ile zihinde işleyerek algılamanız arasında geçen milisaniyelerle ölçülen süreçte, zihninizdeki editörler hemen iş başına koyuluyor ve karşınızdaki beyaz adamı en başından esmer olarak algılıyorsunuz. daha sonra bu anıya dayanarak ifade verdiğinizde aslında daha sonra üstünde oynanmamış orijinal bir hatırayı kullanıyorsunuz ancak modifikasyon süreci daha ilk sahnenin ilk pikselinden önce tamamlandığı için, yine yanlış bir anıya sahip oluyorsunuz.
dennett'a göre bu ikisi arasındaki ayrımın gerçek bir önemi yok, çünkü ikisi de nihai bir bilince varma noktası olduğu şeklindeki yanlış varsayımdan kaynaklanıyor. yani bilinç öncesi ve sonrası şeklindeki ayrımı reddediyor. kendi çoklu taslak teorisine göre, yaşadığımız bir olayın ardından işlenmek üzere birçok duyusal veri ediniriz ve bunları pek çok farklı şekilde yorumlayabiliriz. bunları tek bir hikayenin farklı taslaklarına benzetiyor ve beyinde aynı anda yazılmakta olan farklı senaryoların olduğunu ve bunların düzenlenip tamamlandıkça davranışlara yansıdığını söylüyor. kısacası, beyin farazi bir bilinç sınırından geçirilmesi gereken tek bir senaryoyu tutarlı hale getirmek için boşlukları doldurmaktansa, zaten var olan yargıları kullanarak hareket eder diyor, sanırım. *