açılın, burada bunu yapan var. ilk elden değerlendirmeye çalışayım kelimelerim yettiğince.
istanbul'da bir gökdelenin 29. katında çalışıp asfalt, beton arasındaki süper lüks dairemde iki kediyle yaşamaya çabalıyordum bir zamanlar. hayatımda görebildiğim tek toprak parçası ofiste masamda duran bir saksı menekşeydi. iki parmağımı içine sokup negatif enerjimi o şekilde attığımı zanederdim. hayatım dışarıdan bakıldığında muhteşemdi. daha 2,5 yıllık kaliforniya maceramdan yeni gelmiștim. hala sabit değildim gerçi, sürekli iş maksatlı bir yerlere uçup duruyordum. o kıyafet dolu bavul hiç boş kalmıyordu. kirliler çamaşır makinesine atılıyor, temizler bavula tekrar doldurulup yine yabancı bir ülkenin tanıdık otel kokusuna maruz kalıyordum. sonra aşık oldum. ama öyle böyle bir aşk değil. sahip olduğum her şeyi arkama bakmadan silip sevdiğim adamla yurt dışına yerleştim. sonra tonla talihsizlik yaşandı ve ülkeye geri dönüş yapmak zorunda kaldık. evet konumuz köye yerleşmek ama öncesinde bunları anlatmam lazım ki sebebi de anlaşılsın.
ülkeye ağır ptsd altında geldik. gittiğimiz yerde organik yaşam, susuz/dikey tarım, hidrofoni gibi konularla fazla haşır neşir olmuştuk. o kadar süre doğayla iç içe yaşadıktan sonra tekrar istanbul'un trafiği, asfaltı, beton binaları hali hazırda delirmek üzere olan zihnimi daha da kötü hale getirirdi. tekrar dönemezdim beyaz yakalı yaşama. artık olmazdı. zaten geride bırakmıştım bu hayatı. yeniden adapte olmaya çalışmak beni sadece daha çok zedelerdi. sonra ege'nin bir köyünde sevgilimin dededen kalma evine yerleşmeye karar verdik. o dönem sabit bir gelirimiz yoktu. ekeriz, biçeriz, ağaca sarılır, kedilerimizi severiz dedik. zaten yaşayacak kadarından fazlasını istrmedik hiç. toparlanıp geldik buraya.
2,5 yıl önceydi bu. ilk geldiğimizde hemen bahçeyi adam etmeye çalıştık ama geceleri gelen yaban domuzları bize müsaade etmedi maalesef. sonra vadinin aşağısından gelen domuzları uzaklaștırmanın bir yolunu bulana kadar ekme biçme olayından vazgeçtik. zaten bulunduğumuz yer direkt rüzgar aldığından ekilen mahsul fazla dayanamıyor. toprak da fazla taşlı. ardından köy pazarından her şeyi müthiş ucuza alabilmenin keyfini keşfettik. hem de organik. sütümüz, yumurtamız, yoğurdumuz hep taze. köyün içi ama dağın başı diyorum ben buraya. her ihtiyaca bu kadar kolay ulaşıp medeniyete bu kadar uzak olmak gerçekten ilginç bir deneyim.
elbette lükslerden vazgeçebilme gücünü kendinde bulabilmek önemli sanırım. bulunduğumuz yerde benzer şekilde istanbul'dan gelen ama köy yaşamına adapte olamayıp geri dönen en az dört çift tanıdım. kimisi köylülerle geçinmedi, kimi gece hayatı olmamasından yakındı, kimine bahçeyi ekip biçmek zor geldi. bazıları da bağımlı olduğu lüks ürünleri burada bulamamaktan yakındı. çoğu döndü, kalan sağlar yaşamaya devam ediyor. ha bir de yemeksepetinden sipariş falan veremiyorsunuz buralarda, aklınızda bulunsun.
elbette bizin de lükslerimiz var. 2 yıl ellerimiz donarak bulaşık yıkadıktan sonra bir bulaşık makinemiz oldu mesela. biraz para biriktirip eski bir araba aldık. internetimizin bağlanması aylar sürdü fakat laptop ve ps4 keyfinden hiç vazgeçmedik.
hayatımızı nasıl sürdürüyoruz sorusunun yanıtı da şöyle : bir süre önce genç çiftçi projesinden hibe hakkı kazandık. onunla bozcaada'daki arazimize bir sera kurduk. o dönem aracımız olmadığı ve sürekli gidip gelemeyeceğimiz için de orayı bir süreliğine kiraya verdik. yaşamımızı idame ettirmek için de freelance çalışıyor, bir yandan da evin alt katını airbnb'den kiraya veriyoruz. müthiş paralar kazanmıyoruz ama 9 kedi bir köpek ve iki insanın karnı bir şekilde doyuyor.
yemeğinizi elinizle pişirmekten, soba yakmaktan, geceleri bahçeye gelen domuzdan tilkiden, akan çatıyı onarmaktan, kış vakti ağaçları sulamaktan, hiçliğin ortasında yalnız kalmaktan şikayet etmeyecekseniz gelin. kombiye bir dokunuşla evinizin sıcacık olması sizi mutlu ediyor, evin her probleminde yöneticiye haber veriyor, insanlarla iç içe yaşamaktan keyif alıyor ve sırf instagramdaki güzel filtrelerle çekilmiş fotoğraflar sizi cezbediyorsa tekrar düşünün lütfen. hayat sosyal medyada gösterildiği gibi değil ne yazık ki.