1. gazetecinin teki köyleri gezip hal hatır sormaktadır. köylülerden bir tanesi
    - köylü olmak zor iş. bağla bahçeyle uğraşayım desen, yok havalar kötü gider, yok yağmuru çamuru. tavuğun yemi, ineğin samanı, zibili... eline üç beş bir şey geçince gidip pazarda sat... en güzeli olacak aslında küçük bir bakkal dükkanın ohh mis gibi. aldığın belli sattığın belli... der.

    bir bakkala gidip sorar...
    - insanlara deftere yazsan olmaz, yazmasan olmaz. kimi verir kimi aylarca vermez, verene kadar kaç kere aynı mala zam gelir. toptancısı, senedi sepeti... çekilecek şey değil aslında. olacaksın bir memur... maaşın belli işin belli... yarın ne olacak kaygın yok. en güzeli.

    eski bir memura sorar...
    - aldığın iki kuruş maaş. ay sonunu zor getirirsin. her ay aynı dert, ne uzar ne kısalır insan. bir terslik olur müdürlerin bir ton laf eder... aynı takım elbiseyle on sene sabah sekiz akşam beş gider gelirsin. olucan aslında küçük de olsa bir fabrika sahibi. üretip satıcan... üretip satıcan. patronsun düşünsene... karışanın yok görüşenin yok.

    bir fabrikatörün yanına gider... nasıl bir hayat diye...
    - mal geldi mi... siparişler yetişti mi... firma seneti ödedi mi, yok aldığın çek karşılıksız mı çıktı... dolar indi mi çıktı mı... insan gözüme uyku girmiyor gece... yengeni bile unutur olduk. şeytan diyor... git yerleş bir köye... bahçeli bir ev... beş on tavuk, bir inek... domates ek biber ek... temiz hava... ne senet ve ne sepet, ne stress. en güzeli.


    (bkz: )'in çok eski bir kitabından bir hikaye (kabaca böyleydi)
    #172268 timoteus | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0eylem