1. bok gibi kahvesi olan mekan... bak bunu ben diyorum. baştan anlatayım.

    ben çocukken türk kahvesi vardı sadece. onu da bize içirmezlerdi. kahve içince kararırsın demişlerdi. ben de zenci olmayayım diye içmedim. sonra büyüdüm, ama yine içmedim. sanıyorum ilk kahvemi, kız istemeye gidince içtim. dedim boşuna tuz biber vesaire koymayın, zaten kahvenin normal tadını bilmiyorum...

    sonra yıllar yılları devirdi. ben yaklaşık bir sene önce, şirketin merkez ofisine geçtim. böyle söyleyince çok havalı oldu di mi? konteynır lan. dört tane. merkez ofis o. ama içi güzel bak. bir ara foto paylaşırım. merkez ofisin numarası şu, sürekli kahve pişiyor mekanda. ki gittiğim ilk zamanda, çekirdek kahveden espresso yapan iki tane de makine vardı. ee biz de lavazza satıcısıyız. kaldı ki onları internette satışa açan adam da benim. işte o günlerde, sürekli kahve kokuları arasında yaşayan birisi olarak kahve içmeye başladım. hem de espresso ile. taze çekirdekten. tadını alınca, insan istemsizce müptelası oluyor. ve haliyle bir süre sonra, neymiş bu starbucks diye denemeye de karar verdim. ve denedim.

    o zaman neymiş? bok gibi kahvesi olan mekanmış. gerisi hikaye.

    ha zaten filtre kahveyi, americanoyu kahveden saymıyorum şahsen. americano dediğin şey zaten espressonun su ile seyretilmiş hali. filtre kahve iyice işe yaramaz. ama starbucks'ın espressosu da bir işe yaramaz.

    verilen paraya yazık. şu açıdan gidenleri anlayabiliyorum. kahveni al, geç otur, ikide birde taciz eden garson falan yok. eyvallah. ona lafım yok. bir mekanda başka bir arzunuz diyen birilerinin olmaması güzel bir şey. ama işte kapıda sıra bekleyenleri, ellerine isimlerinin bilinçli olarak yanlış yazıldığı bardakları almak için kuyrukta bekleyenleri anlamıyorum. değmez çünkü.

    bir de o isminizin hatalı yazıldığı bardakları lütfen paylaşıp durmayın. çünkü o hep viral reklam amaçlı.
    #171849 larden loughness | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0kafe bar