saniyelerin, dakikaların, saatlerin, günlerin akışına eşlik eden; herbirini daha çekilir kılan sanat dalı. içinizde uçuşan ejderhaları zincirleyen ya da meczup şehirlere salan, inşa eden ya da yıkılışa yataklık eden, sigaranıza, alkolünüze, çayınıza, kahvenize aroma katan, ayakları yere basan basmayan herkesi yerin dibine gömebilen, aynı zamanda göklere fişekleyen eşsiz bir şey. bir ifade biçiminden çok ifadeyi farklı boyutlara taşıyarak yeni anlamlar kazandıran, onları eğip bükerek sıkıştıran ve sonra patlatan bir dinamit. bu söylediklerim müzik diye tabir edilen, yeni dünyanın zatturik eğlencelerini kapsamıyor. müzik göt baş dağıttırır ama kulağınızı dımtısla basa boğup parçalayarak değil, duygularınıza düşüncelerinize notalarını saplayarak yapar bunu. dımtısın bile bir adabı var, bazen sezarın hakkını sezara vermek lazım. o yüzden bir akışa sabitlenmiş her kompozisyona müzik dememek gerek. hakkıyla yapan herkese de hakkının karşılığını ödemeli, nasıl yaparsanız artık.