genelde şehir içi veya şehirlerarası yolculuklarda kullanılan, toplu taşıma aracı.
şehir içinde kullanılan otobüsler genelde 10-12 metre olur, körüklü otobüsler de 18-20 metre. yükseklikleri 3 metre civarındadır. şehirlerarası otobüsler ise 15 metre civarında olurlar yükseklikleri de 4 metredir.
girdi buradan sonra çok başka bir noktaya doğru ilerleyecek. bu sefer otobüsü hayata doğru yol alırken kullanacağız.
evden çıkıp hava almak istediğim bir günün ortasında, otobüse ya kıl payı yetişecek ya da otobüsü kaçıracak şekilde bir zamanlamayla çıkmışımdır. yürürüm ağaçların ve yeşilliklerin arasından hafif koşar tempoda. saatimi kontrol ederim sürekli, bir yandan kulağım açtığım müziktedir ki geçen sürenin farkında olabileyim otobüse giderken. dünyanın sonuna doğmuşum çalar çünkü hem tempomu uyarlayabilirim hem de en tanıdığım parçalardan biri olduğundan ötürü şarkıyı ne zaman açtım kaçıncı dakikasındayım hesaplamasını rahatça yapabilirim böylece.
bir farkındalık yüklenir içime, otobüsün duraktan kalkmasına iki dakika kalmıştır. benimse yürüyerek gittiğimde 3 dakikaya yakın bir yolum var ama koşarsam yetişirim. koşmaya başlarım yolun geri kalanını. en son 7-8 basamaklık bir merdiven kalmıştır otobüse sadece. ikişer üçer çıkarım merdivenleri hızlıca, otobüs hareketlenmeye başlar, can havliyle koşarım, elimi sallarım yetişmek istediğimi gösterebildiğim kadar gösteririm evrene, etraftaki herkese. en sonunda bir servisçi abi çabamı görüp otobüs şoförüne "hooop, bekle yolcun var" diye seslenir, dönüp bana gülümser. ben de o halimle elimi sallarım teşekkür ettiğimi anlatabilmek için. girerim otobüsün kapısından nefes nefese, şoföre de teşekkür ederim. dolu sayılabilecek bir otobüsün içinde nefes nefese insanların ortasında yer edinirim. şarkıyı başa sarar ritmine odaklanırım, eğlenirim.
bambaşka bir günün ortasına doğru, kulağımdaki müzikten tutun evden çıktığımdaki dakikaya kadar tüm şartlar hemen hemen aynıyken bu sefer koşasım gelmez. koşsam yetişeceğimi bile bile koşmam, otobüslerin uğramadığı bir yerde oturduğum için sonraki otobüsün 2 saat sonra olduğunu bile bile koşmam. çünkü yetişemeyeceğime inanmışımdır. yine son merdivenleri çıkarken hızlı hızlı çıkarım, otobüs sanki benim koşmamı beklermişçesine nazlı nazlı hareketlenir. biraz ilerler, durur. ben yine de koşmam. çünkü yetişemediğimi kabullenmişimdir ama koşsam gerçekten yetişicem. en sonunda otobüs kalkar, melodi hüzünlenir ben de şarkının şu sözlerinin ağırlığı altında kenara oturup kendimle yüzleşirim:
"sıkıldım çok her dakika düşünmekten, üzülmekten artık yok, kalmadı gücüm düşmekten, yenilmekten pişmanım erken vazgeçmekten, kendimden bu alem geçmiş kendinden ne gelir elden?"
aslında suç başka kimsenin değil, tamamen kendimindir bu durumda ama vermek istediğim mesaj da bu değil. bu iki olayı da yaşadım, bunu bilmem için görmem gerekmiyordu galiba ama iyi bir hatırlatıcı oldu belki de. bir şeyler için çabaladığınızda eninde sonunda bir gören olur. istediğiniz her şey için olmasa bile bazı şeyleri yeterince isterseniz, bir şekilde elde edersiniz.