yazıya ön yargılı yaklaşmadan hepsini okuduktan sonra karar veriniz.
bu sıfata uyan türkiye’deki liderlerden biri de cumhurbaşkanıdır. düşündüklerini hayata geçirme konusunda son derecede ustalaşmış siyasetçidir. suriye iç karışıklığa doğru giderken muhalifleri ciddi anlamda desteklemiş ve suriye'nin karışmasında çorbada kendisinin de azıcık tuzu olmuştur. nihayetinde şiddetli çatışmalar başlayınca ülke kapılarını suriye'den kaçan halka açarak uzun bir süre ülkemiz topraklarında misafir etmiş ve etmekteyiz. ülkenin kamuoyunu uzun süre meşgul eden savaşları siyasi ranta dönüştürme söylemlerinin gerçekliği ya da yanlışlığı üzerinde duramam. o ayrı bir konu ama psikoloji yönetimi konusunda istediğini yapmıştır.
bir niyet okuma yoluna giderek kendi düşüncelerimi paylaşayım. bununla ilgili bol bol flashbackler gerçekleştirip azıcık da uzun sayılabilecek bir süre backde kalacağım. başlayayım efendim:
bulunduğumuz çoğrafya itibariyle bataklık kenarında bulunduğumuz herkesin malumudur. şimdilerde ise güvenlik sorunu nedeniyle yeni bir sınır ötesi harekat yapılmakta. öso eliyle antakya’nın etrafında bir tampon bölge oluşturuldu ardından afrin ile başlayıp son yapılan sınır ötesi operasyonla 30-40 kilometre derinliğinde suriye sınırı boyunca uzanan bir güvenli bölge oluşturma çabası içerisine girilmektedir. burada duralım ve bu tampon bölge için daha önce suriye rejimi tarafından yapılan çalışmalara bir göz atalım; tabi suriye rejimi nedir, onu da açıklayalım.
1940 yılında kurulan baas partisi siyasi ideoloji olarak sosyalizmi(!) temel almıştır. bu sosyalizm daha çok nazi almanyasında görülen nasyonal sosyalist benzeri bir sosyalizm anlayışından öteye gitmemiştir. temelde farklılıklara kucak açan sosyalizmi yanlış anlayan baas parti liderleri baskın toplum olan arap ulusunu yüceltme ve tek kültür oluşturma ülküsü etrafında toplanmışlardı. 1971 yılında yapılan seçimle oyların %99’dan(!) fazlasını alan hafız esed, arap milliyetçiliği temelli bir dikta rejimi kurarak ülkeyi yönetmeye başlamıştır.
suriye nüfusunun %10’dan daha fazlası sünni kürtlerden oluşmaktadır, suriye yönetimi ise şii anlayışa sahip arap milliyetçisi olması türkiye sınırı boyunca yerleşik olan ülkedeki kürtlerin üzerine ciddi bir baskı oluşmasına sebep olmuştur. çok bilinmese de baas rejimin 70’li yılların ortasında iyice güçlendikten sonra kürtler vatandaşlıktan çıkarılmış ve önemli bir kısmı herhangi bir devlet hizmetinden faydalanamamışlardır. hatta nazi almanyasında uygulanan bir fişleme yöntemi olan farklı renklerde kimlik kartları ile durumları her daim kontrol altında tutulmaya çalışılmıştır.
tüm bunlar ülke içinde çeşitli olaylara sebep olmuştur. en problem yaratan olaylar ise şu an türkiye’nin güvenli bölge oluşturmak istediği şerit, daha önce 70’lerde başlayan ülke içi nüfus mübadelesi olaylarına sahne olmuştur. bir arada ve sınır boyunca yaşayan kürtler, suriyenin iç taraflarında bulunan daha çok yerleşik olmayan kırsal kesimlerdeki arap nüfus bu sınır boyunca yerleştirilmeye çalışılmış, buradaki kürt nüfus da halep, hama, humus, şam gibi büyük illere yerleştirilerek tüm bölgelerde arap nüfus yoğunluğu oluşturulmaya çalışılmıştır. bu nüfus değiştirme durumları suriye ve türkiye arasında gerilimli dış siyasetin başlamasıyla durmuş hatta hafız esad rejimi pkk, pejak sol güdümlü örgütlerin ülkede faaliyet göstermesine izin vermiştir. hatta uzun yıllar lübnan’da bulunmasına rağmen suriye kontrolünde olan bekaa vadisini öcalan’ın askeri üs olarak kullanmasına bile izin vermiştir.
abd destekli pkk ile suriye rejimi arasında sonraki yıllarda dış siyaset anlamında son derece girift bir politika izlenmiş, kuzey suriye’nin tamamı suriye tarafından gözden çıkarılmış buna karşılık pkk abd’ye karşı bir nevi dolaylı bir kalkan görevi üstlenmiştir. pkk uluslar arası arenada terör örgütü olarak tanınması sebebiyle 2003 yılında siyasi bir parti görünümü alarak ismini pyd olarak değiştirmiştir. 2000 yılında baba esed’in ölümüyle başa geçen oğul esed birçoğumuzun hatırlayacağı üzere henüz arap baharı ortalıklarda yokken ülke içi ciddi anlamda demokratik adımlar atarak hem düşünsel anlamda hem refah seviyesi anlamında ciddi mesafeler kat edilmiştir. fakat geçmiş yılların yarattığı travmaya qamışlo şehrinde yapılan bir futbol maçında saddam hüseyin posterlerinin açılması kürt seyircileri kışkırtmış günlerce süren iç karışıklıklarda çevredeki ülkeler ve abd üç maymunu oynamıştır. burada türkiye ilk iş olarak sınırları kapatıp olayları seyretme kararı alarak bölgedeki siyasi güç olmadığını bir nevi deklare etmiş oldu. türkiye’nin üstüne düşen görevi suriye destekli pyd üstlenerek bölge halkının dışardan gelecek tehditlere karşı koruyucusu ve ses duyurucusu olarak öne çıkmıştır. en sonunda da amerika ve türkiye’nin desteğiyle ışid’e karşı giriştiği mücadele uluslararası camiada ciddi bir prestij kazanmasını sağlamıştır.
gel zaman git zaman yıl oldu 2010 ve arap baharı suriyeye sıçradı. esad’ın kürtlere yönelik reform hareketleri kürtler arasında ciddi bir tatminkarlık yaratırken türkiye ise esad rejimini devirmek maksadıyla muhalif olan tüm grup liderlerini türkiye’ye toplamıştır. (salih müslim de bu toplantıdaydı.) arapların tek ulus söyleminden vazgeçmemesi görüşmelerin önünü tıkadı. sonra mısır ikinci bir buluşma ayarlasa da tek ulus söyleminden vazgeçmeyen ve kendi arasında da birlik oluşturamayan arap muhalifler yine görüşmelerin önünü tıkayan kararlara imza attılar. sonuç olarak on yıla varan bir savaş, binlerce ölü ve onlarca irili ufaklı örgüt ortaya çıktı. tüm bu olumsuz durumlardan kaçan üç milyon suriye halkı, türkiye topraklarında misafir olarak durmakta. bu insanlar burada bulunduğundan beri avrupa’ya: “salarız haaaaa!” kozuyla söylemlerde bulunuldu. bu çoğunluğu arap olan halk uzun yıllar bir amaç için tutuldu burada. suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak güvenli bölgeye bu insanların yerleştirilmesiyle bölgedeki kürt nüfus en aza indirilmiş olacak ve olası bir eyalet ya da bağımsız bir kürt devletinin önüne geçilmiş olunacak.
sonuç itibariyle halihazırda var olan ülkeyle yetinecek dışa siyasette başa bela olsa da bir arap devleti ileride daha büyük problemler çıkartacak bir kürt oluşumundan daha iyidir. evet, siyaset sandığımızdan daha karmaşık bir yapıya sahiptir. siyasetçiler siyaset yapar, savaş çıkarır; biz vatandaşa da şakşakçılık yapmak düşer. zira erdoğan’ın bunların hepsini analiz ederek böyle bir işe giriştiğini düşünüyorum.