1. hakkında konuşmak için önce kitaplarını okuyup, dönemlerini doğru ayırmak lazım. neredeyse farklı yazarların elinden çıkmış gibiler çünkü.

    1- dönemi: bunu tek kitaplık bir dönem olarak görüyorum. çok iyi çalışılmış, ardı iyi doldurulmuş, yazarlığa soyunmadan önce sağlam temeller oluşturmak için ne kadar emek harcandığı her sayfasından belli olan bir roman cevdet bey ve oğulları. türk edebiyatında az rastlanan ırmak romanla giriş yapması, romandan hemen sonra başlayan tarihsel tutarlılık tartışmaları yapıtının gücünü gösteriyor. Burada pamuk uzun süre kafayı takacağı türkiye'nin değişen dünyada dünya değiştirme çabasını daha çok bir izleyici, not eden tarihçi gibi anlatıyor

    2- , , dönemi: Orhan pamuk'un tepe noktası. listeye senaryosunu da ekleyebilirdik, kara kitap'taki bir öykünün senaryolaştırılmış halidir. Burada imzası haline gelmiş, öznesi cümlenin sonunda açığa kavuşan, kimilerine kafa karıştırıcı gelen diline iyice hakim hale geliyor pamuk. artık iddiları, konu üzerine duyguları ön plana çıkıyor. ki bu tarzı, çevirmenlerinin en büyük problemidir. kara kitap'ı ingilizce okuyanlar başarılı bir iş yaptığını düşündüğüm çevirmenin çilesini tahmin edeceklerdir. önce hisleri verip sonra öyküleri sıralıyor paragraflarında. tepe eseri kara kitap o kadar yankı buluyor ki, hususi "" yayımlanıyor mesela. 'dan bayrak devralma çabasına giriyor. üzerinden etkisi hissediliyor. bir uzmanı olduğunu iyice hissettiriyor.

    3- , : Buna Orhan Pamuk'un duraklama dönemi diyebiliriz. Bir başka bakışa göre şahlanma dönemidir. Kara kitap'ın daha basit bir anlatımla yeniden yazımı sayılabilecek yeni hayat ile daha popüler bir çizgiye kayacağının sinyallerini veriyor. kitap rekor baskıyla piyasaya çıkıyor, türk edebiyatının yıldız ismi ilan ediliyor, satışların da gösterdiği üzre. 90'ların sonundaki avrupa edebiyatı üzerine ahkam kesecek kadar bilgim yok ama genel olarak dilde basitleşme, öykünün kendisine kaçme eğilimi var. benim adım kırmızı bu açıdan eleştirilmiştir ama çağrışımsal bir örnekle, 'nun yakın dönemdeki benzer bir geçiş eseri olan 'dan iyidir. zaten bu noktadan sonra ne eco ne pamuk toparlayabildi. bir edebiyatçı bu paralelliğin üzerine gitse acaba ne çıkartır.

    4- ve gerisi: benim çöküş dönemi olarak gördüğüm dönem. Kar okuduğum son pamuk romanıdır. mesele sert anti-kemalist duruşu ve hatta siyasal islamla barış yapması da değil, politik görüş bir romanı gömme nedeni olmamalı. sonuna kadar karşı olduğum bir ideolojinin iyi bir romanıdır mesela. mekan ve olay kurgusu problemleri, karton karakterler, karakterlerin değil yazarın konuşması gibi öncesinde özenle kaçındığı tüm yazarlık kusurlarını bir kitapta buluşturmuştur pamuk. bu noktadan sonra artık edebiyat dışındaki niyetlerin ördüğü bir ajandayla, kendisinden yazması beklenini özensizce karalayan, adeta iş yetiştiren bir yazar olmuştur.

    sonrasında damdan düşer gibi "türkiye'de milyonlarca azınlık mensubu öldürüldü, bunu da bir tek ben söyleyebilirim" gibi herşeyden önce teknik olarak kusurlu bir röpörtaj vermesiyle gündeme geldi. artık cevabını beyaz kale'de yaptığı gibi romanlarla değil, sansasyonla veren bir figüre dönüştü. 2005 yılında, nobelinden bir yıl önce 'komplocu, postalcı' denilen "bu açıklamasıyla pamuk nobeli garantiledi" diye yazmış, haklı da çıkmıştır.

    peki pamuk nobeli haketmiş midir? nobelin ehemmiyetinin tartışması bir yana: "evet" ve ekleyeyim "ama hakettiği için almamıştır". katılmayanlar yukarıdaki ilk iki döneme ait eserlerini nobov ile, eco ile, dostoyevski ile paralel okusun, nasıl bir geleneğin iyi bir temsicisi olduğunu tekrar tartsın.

    ha nobelin ehemmiyeti demişken, o zaman başlayan dönüşümünü murakami'yi aday gösterip 'a ödül verecek noktaya getirmiş , tüm dünyaya "edebiyat mı kaldı, biz bile okumuyoz artık" diyecek kadar düşmüş bir komite var karşımızda.

    #168118 son kurtadam | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0yazar