Bazı tatlar vardır uzunca yıllar anlamsızca tatmak için direnmişsinizdir. Düşünseniz de neden bulamazsınız. Neden daha önce denemedim diye pişmanlığını yaşarsınız.
Seneler önce çıkmış bir filmi izlemekten uzak durmuşsunuzdur. Yıllar sonra izlediğinizde bunca sene neyi beklemişim diye sorgularsınız.
Birgün tesadüfen bir şarkı dinlersiniz, söyleyenin tarzını beğenir diğer şarkılarını da dinlemeye başlarsınız. Neden daha önce keşfetmemişim ki?! Sorusu eşliğinde onca geçen süre kayıp düşüncesi oluşmaya başlar.
Hiç planlamadığınız bir dönemde, bir tüy yumağına sahip olmaya zorlanırsınız; tereddüt etmeden kabulleneceğiniz tutar. Zaman geçirdikçe "kedileri hiç sevmem" dediğiniz gençlik döneminiz aklınıza gelir; nasıl mahrum kalmışım böyle bir güzellikten der yine pişmanlığını yaşarsınız.
Yine birgün, yeni tanıştığınız bir insanın aslında hayatınızda uzunca zaman hissettiğiniz bir boşluğu doldurduğunu, size kattıklarıyla eksikliklerinizi tamamladığınızı, atacağınız adımlarda fikrini alma ihtiyacı duyduğunuzu, size yoldaş olduğunu farkedersiniz ve neden daha önce tanımadım ki diye hayıflanırsınız.
Uzun zaman cesaret edemediğiniz işinizi, artık yeter kararlılığı ile değiştirirsiniz; neden daha önce kalkışmamışım dersiniz.
O tatmadığımız tat, izlemediğimiz film, dinlemediğimiz şarkılar, sahip olmadığımız minik canımız, sonradan tanıdığımız insana ya da iş değiştirme kararımıza geç mi kalmış oluyoruz? Hayır. Dünya ile düşüncelerimiz arasında bulunan penceremizdeki çamurların aktığı, net gördüğümüz zaman geç kalmışlık hissini farkettiğimiz an. Öncesi için ne duygularımız olgundu, ne beyazı beyaz olarak görme yetisine sahiptik ne de hayat şartlarımız uygundu. 3 sene önce o insanı tanımış olmamız, üzerimizde döneminde bıraktığı etkiyi bırakmayacaktı.
Zamanın bizde meydana getirdiği değişim hiç bitmeyecek. Sonlanmayacak değişimin etkisi "ah, keşke!" leri yaratmak yerine öğrenmeyi sağlamalı. Neden şimdinin sorusunu kendimizde aramalıyız.