başarılı dış politikasının temel kaynağı aslında agresif savunma olarak tanımlayabileceğimiz bir politikadır. 1991 yılında sscb'nin dağılmasından sonra nato sınırlarını eski varşova paktı üyeleri ve doğu avrupa'yı kapsayacak şekilde genişletti. o yıllarda yeltsin'in politikaları da batıcılığı esas aldığı için rusya bu genişleme dalgalarına herhangi bir tepki göstermedi. 2000 yılından itibaren putin'in başa gelmesiyle rusya'nın dış politikası da değişmeye başladı.(putin,çok kutuplu dünya tezini ilk defa 2007'de dile getirecekti.) putin'in iktidara geçtiği yıllar, nato'nun doğu avrupa ile yetinmeyip eski sovyet cumhuriyetlerinde etkisini turuncu devrimler ile göstermeye başladığı yıllardı. zaten, baltık ülkelerini nato'ya çoktan kaptırmış olan rusya daha fazla nato ülkesi ile sınır komşusu olmak istemiyordu ve dış politikasını buna göre şekillendirdi. o yüzden, gürcistan'da ki beş gün savaşı olsun, kırım'ı rusya topraklarına katmak olsun, suriye'ye rus askeri müdahalesi olsun (suriye, soğuk savaştan beri rusya'ya ortadoğu'da en yakın ülkedir ama bunun yanında suriye üzerinden gidecek rusya'ya alternatif doğal gaz hattını engelleme isteği var.) bunların hepsi bir çeşit savunmadır, batı ile satrançtır. yirmi yıla yakın iktidarında atak diyebileceğimiz tek olay, venezuela'ya maduro ile imzaladığı askeri-teknik anlaşmaya bağlı olarak rus askeri göndermesidir.