1929 – 2007 yılları arasında yaşamış filozof ve kültürel teorisyen. medya toplumu üzerine, zamanına göre ileri sayılabilecek fikirler ortaya atmıştır. simülasyon ve hiper-gerçeklik kavramlarına eğilmiştir.
baudrillard'a göre hiper-gerçeklik kültüründe şeyler yasaklanarak, yakılarak ortadan kaldırılmaz. sistem tersine, medya, teknolojik bunaltma, moda endüstrisi, eğlence sektörü gibi araçlarla, muhalefeti çoğaltıp sözlerinin içini boşaltarak hakimiyet sağlar. herşey kopyasının kopyası, değersiz ve anlamsız hale getirilir. che'nin bir poster çocuğu, tişört lekesi haline getirilmesi gibi. cinsel devrim seksin baskısız ve özüne dönük yaşanmasına değil yapaylaşmasına, cinsiyetin ortadan kalkmasına yol açmıştır.
artık şiddet, savaşlar eski etkisini, toplumda uyandırdığı tetik mekanizmalarını yitirmiş, bir gösteri haline gelmiştir. Körfez savaşı sırasında -o dönem maceracı bir proje gibi görünen cnn'in şahlanmasına yol açan- canlı yayınlar, hava saldırılarının, çatışmaların anında aktarımı, gerçekliği tüm şeffaflığıyla gösterirken, yapaylaştırmıştır. kötlüğün şeffaflığı, şeffafın kötülüğüdür. medyatik olmasında, körfez savaşındaki manzarada "adam yıllar önceden bilmiş" denmesinin, bol bol televizyona çıkartılmasının da payı var.
şiddetin gösterildikçe gerçeklikten çıktığı iddiası, körfez savaşını "sanal" olarak nitelemesi, medyaya fazla oynaması eleştiri konusu olmuştur. kendi kitaplarınn bir kahramanı haline geldiği, bir medya maymunu olduğuna dair eleştiriler almıştır. eleştirileri açacak kadar hakim olduğum biri değil ama örneğin adamın "terörizm artık etkisiz, lakin eskiden büyükelçilik basan teröristler, devleti kalbinden vurduklarına inanıyordu, artık devletlerin kalbi yok, çoğalarak yok oldu" gibisinden bir iddiası vardı, bu arada terörizm bitmek bir yana palazlandıkça palazlandı.
bir de matriks'e ilham olma konusu var, başka yerlerde değinmiştim.